Necip Fazıl'ın Menderes'e mektubu ve Türk sağı

Zaman'ın politika muhabiri Erdal Şen'in yazı dizisi haline getirdiği Yassıada Belgeleri, yakın tarihimizde genel hatlarıyla bilinen ama detaylarına âgâh olunamayan ayrıntıları yeniden düşünmemize yol açtı.

Bu yazı serisi, sadece meselenin meraklıları için değil, siyasi ve toplumsal duyarlığa sahip herkes için çok değerli bir arşiv malzemesi oluşturuyor. İnşallah kitaplaştırılır.

Yürek burkucu onlarca ayrıntı; serinin ikinci günü itibariyle en çok dikkatimi çeken Necip Fazıl Kısakürek merhumun, "Başvekil" Menderes'e mektubu oldu. Fikir suçu işlediği için mahpus bulunan Necip Fazıl'ın mektubunda üç nokta dikkat çekiyor: İlki, milletvekili seçilmek yoluyla mahpustan kurtarılması; basın affı çıkarılması ve eğer o ihtimal gerçekleşmez ise, "hastaneden verilecek altı aylık bir tecil" imkânı. Peşinden kendi idaresinde yayınlanacak bir gazetenin "harika çapında faide" getireceği vaadi!

Entelektüellerle politikacılar arasındaki ilişkinin omurgası, Necip Fazıl ve DP arasındaki münasebetten bu yana ne kadar ve hangi istikamette değişti? Mektubu, hizmetlerinin diyetini isteyen bir fikir adamının haklı talebi diye yorumlayabilir miyiz: "İhya ettiğiniz ve servet sahibi kıldığınız insancıklar bugün kuyunuzu kazmaya bakarken, ben en hasis şartlar altında sizin için nefsini fedadan ve mevcut sanat ve fikir şahsiyetinin olanca prestij ve tesirinizi kefenize atmaktan çekinmemiş olan ferdim" cümlelerinde bu hissin izlerini okuyabiliriz ama bu okuyuş biçimi Necip Fazıl'ın kendinden başka kimselere benzemezliği özelliğinin ıskalanması anlamına da gelir. Necip Fâzıl'ın şahsî kimyâsındaki hususiyet böyle bir şey; başkasında zaaf gibi duran bir haslet, onda meziyet gibi görünmektedir. Buradan hareketle, kıymetinin takdir edilmediğini imâ eden satırlarını yadırgamıyoruz: "Bugüne kadar bana, alet ve madde bakımından haysiyetli bir imkanın binde biri dahi gösterilmedi. Hep hazırdan hareket edip maya tutturmaya çalıştığım teşebbüsler en büyük manevi kıymetleri devşirdiği halde hiçbir maddi desteğe kavuşturulmadı."

Ardından, ömrü boyunca kendi semâsında tek yıldız olmak gerçeğini kavramış ve daha mühimi sevenlerine kabul ettirmiş "üstâd"ın, ne derece doğru olduğu asla bilinemeyecek o müthiş nefis emniyetini ifşâ eden ifâdeleri:

"Seçimlere gidilirse bu azim hamlede benim rolüm düşünülmeyecek midir? Neşriyat ve fiili konuşma yolu ile bütün Anadolu'yu fethetmek benim için iş midir? Bugün sizi ciddiyetle ve samimiyetle seven Türk milletinin bu duygusunda acaba benim tesir ve telkin hissem ne kadardır?

Memleketim olan Maraş'tan listenizde müstakil olarak mebus çıkacak olursam Meclis'te cephenizin en ateşli hitabet merkezi kurulmuş ve muhalefetin suratında partinizi angaje etmeksizin tokatların en tesirlisi bulundurulmuş olmaz mı?

Yazı dizisinde Necip Fazıl merhumun örtülü ödenekten para aldığına dair ifadeleri de yer alıyor; merhumun yönetiminde yayınlanan gazete, ne yazık ki iddia ettiği üzere "Anadolu'yu fethedecek" veya "harika çapında faide" doğuracak bir etki yapamadan başarısızlıkla sonuçlanmıştı!

Necip Fazıl'ın hikayesi tek başına Türk sağı'nın karakteristiğini vermez ama o hikâye ihmâl edilerek Türk sağı'nın tahlilini yapmak da mümkün değildir. Necip Fâzıl'ın sıradışı bir özgüvene dayalı üslubu, sağ cenahta "hikmetinden sual olunmaz" cinsten lider, mürşid, fikri otorite ihtiyacına tekabül etmişti; bu misyon daha sonraları başka kişilerce ikmâl edilmeye çalışılmıştır.

Okuyucularıma bu mühim yazı dizisini dikkatle takib etmelerini tavsiye ediyor, gazete yönetimini ve Erdal Şen kardeşimi hasseten kutluyorum.


Kaynak (Arşiv)