"Ne vuruyon hemşerim; milli servet!"
Adamın utandığı şeye bakın! Başbakan imam hatipliymiş de ondan utanıyormuş; utanmak dedim de aklıma geldi. Geçenlerde araştırmacının biri Türklerle Japonlar arasındaki yakınlıkları incelerken keşfetmiş: Japonlar da Türkler gibi utanabiliyorlarmış. Utanmak utanmamaktan iyidir ama sadece utanmak yetmez, bir de nelerin utanç konusu ittihaz edildiğini araştırmalıydı!
Mesela Japonlar, bir arkadaşlarının, yakınlarının veya hiç tanımadıkları birinin, sırf herhangi bir okulun mezunu olduklarından ötürü utanıyorlar mı acaba? Zannetmem fakat velev ki içlerinden birisi böyle bir utanç beslese ve bu duygusunu izhar etse, Japonların tamamı böyle bir adamla aynı havayı soludukları için utanç duyabilirlerdi!
Olamaz mı; bu da benim tahminim işte!..
Nelerden bahsediyoruz yahu? Aklımız başımızda mı bizim? İki kere iki kaç eder, nerede oturuyorsunuz? Adınız ne? Portakal kabuğunun rengi nedir? Japonya'da imam hatip okulu var mı?
Öyle ya, önce aklının başında olup olmadığını bilelim ki, adamı ciddiye alıp almayacağımıza karar verelim; cezai ehliyetin ilk şartı zişuur olmak değil midir?
Pekii, devlet, bir kısım vatandaşlarının olsun varlığından utanç duymaları muhtemel şeyler yapamaz mı? Hikmet-i hükümet, "yapmaz diyor ama hele bir düşünelim; meselâ, olmayacak şeylerden üzerine hisse alarak utanan ve bu yüzden hem kendinin, hem başkalarının utanç duymasına yol açan bazı eşhası adam yerine koyarak onların nüfus kayıtlarını onaylamak, pekala utanç verici bir "kamu icraatı" sayılabilir! En iyisi bu konuyu olduğu yerde bırakmak; klasik kültürümüzde utanmanın endazesi bellidir ama popüler kültürün belkemiği yok; isteyen istediği şeyden utanabilir veya tam tersi iftihar vesilesi çıkarabilir!
Benim birçok imam hatipli arkadaşım var mesela; imam hatipli olmayan zümreden ne daha çok iyi, ne de fenalar. Daha doğrusu mezun oldukları okulu mihenk tutarak onların ahlaki ve medeni vasıflarını derecelendirmek hiç aklıma gelmemişti. Şimdi düşünüyorum da koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vatandaşlarından birkaçının olsun utanç duymalarını gerektiren bir okulu hangi hikmete binaen açmıştır acaba? Öyle ya, bu okullar eşkıya taifesinin kuş uçmaz kervan geçmez dağ başlarında, inde-kovukta korsanlaşmasına açtığı melanet yuvaları değil ki; kanunla kararnameyle vücut bulmuş resmi maarif mektepleri?
Bir dakika, yine usul hatası yapıyoruz; bakalım adamın akli melekeleri yerinde duruyor mu? Aklı olmayanın dini bile "keenlemyekün" hükmünde. Bir şuur testi daha yapmanın yeridir:
İsminizi hatırlıyor musunuz? Kaç yaşındasınız? Lahana sebze midir, meyve mi? Kaç kardeşiniz var? Melmeket nire hemşerim melmeket?
Tamam, kabul ediyorum; imam hatip mezunları arasından bir ara hayli "mütâyit" de çıkmadı değil; kim bilir, belki bazı müşterilerinin canını da yakmışlardır ama "mütayit"ler cümleten kötü adamlar olsalardı bu defa da inşaat fakültelerinden utanç duymamız gerekirdi?
Başka?
Sigara içenleri vardı meselâ; ama "Şârib'ün leyl-i ve'n-nehâr" olanları seyrektir ha! İçlerinden silahla veya kalemle banka soyan hiç çıkmadı; daha çıkıp yol kesen, yaşadığı ülkeden bahsederken tahfifkâr bir ifâdeyle "Te Ce" diyen de olmadı. Genellikle mutlu ve sağlam aileler kurdular. İçlerinden çok iyi yazarlar, gazeteciler, tüccarlar, işadamları ve siyasetçiler çıktı. Zaten "adamın biri"nin utandığı husus da bu; "ölü yıkayacak adam yetiştirmesi gerekirken imam hatipler nasıl başbakan çıkarıyor" diye düşündükçe kafasını duvarlara vuruyor olmalı!
Ne vuruyon hemşerim, yazık değil mi, duvarın ne kabahati var? Milli servet!