Ne müheykel bir heykel?

Halkın kendi kendini idare etmesi anlamına geldiği rivayet olunan Cumhuriyet idaremizde, böyle ezberleri kurcalayıp bozan sevimsiz gerçekler de görünür zaman zaman; nitekim güzide memleketimizin her vilayetinde, kazasında, beldesinde ve bunca yerleşim yerinin bütün resmi dairelerinde ve özel şirketlerinde muhtelif boy ve şekilde heykeller, büstler yer alır; bunların kısm-ı âzâmı Atatürk'e aittir.

Son zamanlarda başkaca memleket büyüklerinin heykel ve büstleri görüldüğü gibi, resmi ve siyasi bir mesaj taşımayan, sırf sanat endişesiyle yapılmış heykeller de görüyoruz sağda-solda.

Şimdiye kadar kamunun istifadesine sunulan bu heykelleri sadece estetik nokta-i nazardan eleştiren bir hayli tenkid kaleme aldım fakat bugün görüyorum ki önemli bir hususu eksik bırakmışım; "Halkımız görsün, hatırlasın, muhabbeti ve sadâkati artsın" diye dikilen heykellerin neredeyse tamamı ya siyasetçi veya bürokrat takımı tarafından beğenilerek oraya konulmuştur. Âdettir, "Buraya bir heykel dikeceğiz; sen bunu beğeniyor musun?" diye ahalinin fikri alınmaz. "Jüriler" o işi halk adına görürler zaten.

Türkiye'de heykel sektörünün en büyük işvereni bizzat devlettir. Bazen proje yarışması açarak ne kadar demokrat olduklarını göstermeye kalkışsalar da nihai kararı kendileri verir "Devletlû" takımı. Devlet o yere bir heykel koymakla bir mesaj verir ahaliye. Ahali o mesajı anlamak ve saygı göstermek zorundadır; daha doğrusu Karabudun'dan birilerinin bunca fedâkarlıklarla oraya rekzolunan heykel veya âbideyi beğenmeyebileceği akıldan bile geçirilmez. Birisi bıdı bıdı yapmaya kalkışırsa, "Parası cebinden mi çıktı be adam; yürü git işine, başını belaya sokma!" diye azarlanır.

Türkiye'nin kamuya açık yerlerinde ucûbe bir tane değildir ki efendiler; tonladır, kıyâmet gibidir; bunların kısm-ı âzâmı Atatürk'ü konu edindiği için dokunulmazlık kazanmıştır. Hiç bir vali, belediye reisi, kaymakam, bürokrat ve siyasetçi "Yahu bunun sanat değeri düşük; kaldırsak da daha iyisini yerine koysak" diye elini ateşteki kestaneye uzatmaz.

Misâl istiyorsanız etrafınıza biraz daha dikkatle bakmanızı tavsiye ederim; o kadar çoktur ki kötü örnekler, içlerinden iyilerini saymak daha kolaydır; iki elin parmaklarını geçmez ve çoğu da ecnebi sanatçıların imzalarını taşır nedense...

Başbakan bunlardan birini beğenmemiş, "Ucûbe" demiş (ama heykel lafzını ağzına almamış!). Sıradan bir vatandaş olarak R. Tayyip Erdoğan'ın tenkidine katılıyor, ayrıca her dikileni beğenmek gibi bir mecburiyetimizin olmadığını da herkese hatırlatıyorum. Yaparken bize sormuyorlar, biz de elbette beğenmeme, burun kıvırma, "Ucûbe bir şey olmuş" deme hakkına sahibiz fakaaat, Başbakan Erdoğan'ın ucûbe nitelemesini yaptıktan sonra "Bunu kaldırın; daha düzgün bir şey yapın" demesi ile o anıtı vaktiyle oraya diken irâde arasında bir fark yoktur. Biz başbakanların, bürokratların, devletlûların beğendiği abideler heykeller istemiyoruz; halkın bizzat beğendiği, oyladığı eserler olsun istiyoruz.

O "ucube"yi de vaktiyle Karslılar'ın takdirine (Beğenisine değil; dikkat!) sunsalardı bugün Başbakan dahil kimseye söz düşmezdi.

"Bu cahil ahaliyi kendi keyfine bırakırsak heykel-meykel komaz dümdüz ederler iki saatte" diye homurdanmayınız efendiler. Bu milletin mühimce bir kısmı elli seneden beri Avrupa'ya gidip geliyor; son iki yılda daha önce uçağa binmemiş 5 milyon kişi havayoluyla tanıştı ve ayıptır söylemesi bu ülkenin Milli Eğitim teşkilatı her gün okul kapısına dayanan 16 milyon küsür öğrenciyi tedvir ediyor. Vardır kültürümüz çok şükür az buçuk!

İddiaya varım, şu cahil ahalinin heykel zevki, sizin beğendiklerinizden daha üstündür. Misâl? Seçtikleriniz ortada yahu!


Kaynak (Arşiv)