Musikimizde 'Müzeyyen edâsı' diye bir şey var
Müzeyyen Senar kaç yıldır şarkı söylüyor; 30'lu yıllarda Gâzi'nin huzûrunda şarkı söyleyecek derecede tanındığı hesaba katılırsa en azından 75 senelik bir sanat kariyerinden bahsetmekteyiz:
Uzun, parlak ve müzik hayatı bakımından herhalde mutlu geçen üç çeyrek asır, belki de hiçbir Cumhuriyet sanatçısına nasib olmamıştır; çünkü Müzeyyen Senar, on gün önce 90 yaşına bastı.
Bu anlamlı yıldönümü, yine az sanatçıya nasib olacak anlamlı bir albümle taçlandırıldı; sanatçının 1930'dan, 50'li yılların başlarına kadar Odeon plak şirketi adına okuduğu 100'e yakın eserin kayıtlardan derlenen ikinci albüm de yayınlandı. Meraklıların, ancak kendilerinden daha fazla meraklı koleksiyonere ricâ-minnet ederek dinleyebildiği eski, hattâ tarihi kayıtlar, şimdi yeni ses filtreleme teknikleri yardımıyla, "ille de ses kalitesi" diye ayak direten yeni kuşakların zevkine takdim ediliyor; dolayısıyla Müzeyyen Senar ve onun şarkıcılığı hakkında birbirinden farklı iki muhtemel kanaati irdelemek durumundayız: İlki, sanatçının çağdaşı sayabileceğimiz eski kuşağın kulak ve müzik zevkidir; bu kuşak, yenilerin aksine "ses ve baskı kalitesi"ne ikinci derecede önem verir; onlar için asıl mesele musikinin bizzat kendisidir. Plâk cızırtılı olabilir; kayıt çok eski olabilir; refakatçi sazlar, bugünün mükemmel orkestrasyon düzenlemelerine alışkın kulakların yadırgayacağı derecede "sade", hattâ solo sesin bile bile ardında ve gerisinde kalmaya râzı bir tarzda sanatkârın sesini çerçevelemek ve ona icrâda yardımcı olmaktan ibâret pek mütevazı bir rol üstlenmiş olabilirler... Ve nihayet şarkı icrâsında tavırlar, edâlar değişmiştir; 60 yıl önce hayranlarına zevk ve huşû bahşeden okuyuşlar, bugün, siyah-beyaz filmler gibi demode, "retro" bir tad bırakıyor olabilir; hepsi mümkündür fakat aynı zamanları üç aşağı-beş yukarı Müzeyyen Senar'la birlikte yaşamış olanların bu kayıtları dinleyince kendilerini zaman makinesinde mutlu bir yolculuk yaparken bulacaklarını ve çok memnun olacaklarını biliyorum.
İkinci kanaat, modern zamanların dev müzik endüstrisini ayakta tutan yeni tüketici kitleye ait; onlar, her biri en az yarım asırlık bu icrâlarda ne bulacaklar ve nelerden hoşlanacaklar? Bu konuda tahminde bulunmak hem kolay hem zor. Kolay, çünkü yeni kuşaklar bizim musikimizin "klasik bir kültür değeri" olduğu gerçeğine pek dokunmadan yaşıyorlar. Müziğimize yıllarca "alaturka" lakabını reva görenler, yeni nesillerin "klasiklerimiz"le ilişik kesmesinde cehennem yollarına epey taş döşediler. Zor, çünkü sayı itibariyle "tüketici kitle" iriliğine erişememiş olsalar da en azından klasiklerimizi dinlemek, beğenmek, hatta yeniden üretmek mârifetini kazanmış gençlerimiz de var: ki onlar dahi Müzeyyen Senar'ın bu albümlerine bayılacaklardır.
Bu satırların yazarı "ara kuşak"a mensup; o doğduğu yıllarda Müzeyyen Senar, çoktan beridir gazino dünyasının en parlak yıldızlarından biriydi. "Müzeyyen Hanım"ı bizzat, üstelik dünya gözüyle görerek dinlemiş aile büyüklerinden dinlediği küçük gazino hatıraları da vardır ve bunlardan biri, Müzeyyen Hanım'ın, gazinoda dinleyicilerin verdiği elmayı narin elleriyle -üstelik enlemesine- "çat" diye kırıverdiğine dairdir. Evet, ara kuşağa ait ama -sözün gelişi- kendini "Müzeyyenci" değil de, meselâ "Safiyeci" (Safiya Ayla), ama daha ziyade "Perihancı" (Perihan Altındağ Sözeri) sayacak kadar da dönemin müzik zevkine ve kulağına âşinâ! Niçin Müzeyyenci değil; çünkü o Müzeyyen Senar'ın, farkında olarak veya olmayarak bir çığır açarcasına, musiki icrâsında "gazino tavrı"na öncülük ettiğine inanıyor.
Gazino tavrı demek, Darülelhan ve Radyo disiplininden âzâde bir edâ ile, şahsi icrânın parlak nüanslarına keyfince vurgular yapabilen hayli serbest bir okuyuş demek; nitekim albümde Müzeyyen Hanım'ın o edâ ile seslendirdiği epey eser bulunmakta. O çığını daha sonraları Zeki Müren ve "ekol"ün yaşayan temsilcisi Bülent Ersoy devam ettireceklerdir.
Müzeyyen Hanım, -haydi "erkek edâlı" demeyelim ama- biraz külhâni, biraz "Şoför Nebâhat" duruşunu ve söyleyişini icrâmıza hediye etmiş bir sanatçımızdır. Okuduğu her esere "Müzeyyen edâsı" diyebileceğimiz bir şahsi yorum katabilme özelliğinin altını önemle çiziyoruz. Bu edânın yanında Safiye ve Perihan hanımlar stil itibariyle pek hanım hanımcık, pek çıtı-pıtı, pek "ailevî" görünürler.
Albümdeki kayıtları, Müzeyyen Hanım'ın Radyo tavrından Gazino tavrına geçiş yıllarında seslendirdiği eserler, daha ziyade dizinin ilk albümünde yer alıyor fakat meraklı okuyucular, Müzeyyen hanım'ın otuzlu yıllarda okuduğu şarkıları dinlemek imkânı bulabilirlerse, ne kasdettiğimi daha iyi anlayacaklardır.
Müzeyyen Senar Hanımefendi'nin 90'ıncı yaş gününü kutluyor, sanat önünde saygıyla eğilerek hayırlı ömürler diliyoruz.