Moraller nasıl; eğleniyonuz mu anam?
“Bir zamanlar sorgulayanlar sorgulanıyor” cümlesi durumu iyi özetliyor.
Gözaltına alınanların teşkil ettiği kompozisyon, sanki öncelikle Ergenekon lobisini tatmin etmek için düzenlenmişe benziyor fakat hemen yanıbaşındaki vurgu da son derece açık; hükümet, kendisinin aleyhine soruşturma yürütmeye cür’et eden emniyetçilerden rövanş alıyor; bu esnada Ergenekoncular’ın gönlünün hoş edilmesi, “Milli orduya kumpas kuruldu” laflarının dönüp dolaşıp geldiği yeri göstermekte. Yeni koalisyon ortaklarını önce hapishaneden çıkarıp haklarındaki yargı kararlarını anlamsızlaştıran hükümet, şimdi onlara iktidar olma duygusundan küçük bir lokma tattırıyor: “İşte bakın sizi sorgulayanları sorguluyoruz; bunu biz yaptık; bizim sayemizde oldu. Bizi desteklemeye devam edin!”
Herkes pekâlâ biliyor ki mesele, amirlerinden habersiz ve kanunsuz dinleme yapan birkaç polis şefine gözdağı vermek değil. Kopartılan onca patırtıya rağmen bu operasyonlardan dramatik bir sonuç çıkacağını da zannetmiyorum. Hükümet, yeni tedarik ettiği iktidar oyuncaklarıyla orantısız güç kullanmanın nasıl bir keyif olduğunu keşfetmeye çalışıyor. Bir nevi deneme yayını yapıyor yani. Meclis’teki AK Parti grubunun sorgulamasız desteğiyle çıkıveren “yasal olmayanlar kanunlar”, hükümeti yeni bir dönemin eşiğine getirdi. Gücün kontrol dışına çıkarak azgınlaştığı bir dönemdir bu; çünkü görünüşte yapılanlar, kanun kitabında sanki yeri varmış gibi görünmekte. Sulh ceza hakimliği uygulaması, daha dördüncü gününde denendi ve sonuçlar pek memnuniyet verici çıktı!.. Başbakan’ın, “Duruma bakıyoruz, konu başka sektörlere de genişleyebilir” mealindeki sözleri, yeni iktidar oyuncaklarının “test” sürecini anlatıyor.
Ergenekon lobisi kavramının altını çiziyorum ve önemsiyorum, zira Türkiye’nin derinliklerindeki önemli güç odaklarından biri olduğunu daha iyi anlıyoruz. CHP genel başkanına, “Nerede bu Ergenekon örgütü, gidip ben de üye yazılayım” dedirttikten sonra iki muhalefet partisine, Ergenekon ve Balyoz sanıklarını vekil yazdıracak kadar etkili bir lobiden söz ediyorum. O lobi, Türk basınında tatlı liberallerden sert ve müzevir darbecilere kadar uzanan anlamlı bir yayın yelpazesine sahipti. İlk günden beri açılan davaları gözden düşürmek için hayranlık verici bir dayanışma hissiyle çalıştılar, mahkemelere, hakim ve savcılara tehdidler yağdırdılar. Hükümetin yetkili bir ağzına “Milli orduya kumpas kuruldu” açıklamasını yaptırdıkları gün Ergenekon lobisi gücünün zirvesindeydi. Ardından Türkiye’de hukukun işleyişine takla attıran hile-i şeriyyeler birbirini izledi. Netice malum; tutuklu sanık kalmadı, mahkûmlara itibarları iade edildi. Davalar ‘yeniden görülsün’ hükmü altında siyasi iradenin uygun göreceği bir vakte kadar ertelendi. Ergenekon lobisinin sözcüleri o günlerde çocukça bir duygu seline kapılarak hükümetle her konuda işbirliği yapacaklarını bile açıklamışlardı.
Hasılı dün çok mutluydular ve olup biteni, “bizi sorgulayanlar sorgulanıyor; oh olsun!” havasında el oğuşturarak seyrettiler. Hükümet ise üzerine kâbus gibi basan Ortadoğu gündeminden bir an olsun sıyrılıp dikkatleri başka yere yönlendirme fırsatı buldu.
Günün en önemli gelişmesi, İlker Başbuğ’u cezaevine götüren araçtaki refakatçi komiserin gözaltına alınması vesaire değildi elbette. O garip haber Genelkurmay’dan geldi ve son günlerin siyasi atmosferine çok aykırı şeylerden söz ediyordu: 2 Türk askerinin şehid olduğu sınır çatışmasında 6 PYD/PKK’lı öldürülmüştü. Çözüm ve barış sürecini doğrudan ilgilendiren bu haberin gerçekte ne anlama geldiğini tahmin etmek imkânsız.
Ortadoğululaştık derken haklıydım galiba; bu bahtıkara bölgede dostluk ve düşmanlıkların ömrü bazen bir gün bile sürmüyor.
Bu habere balmumu yapıştırıyorum.