Metin tahlili
Dersimiz edebiyat, konumuz metin tahlili. Metin tahlili, yani fiyakalı söyleyişle metin analizi. Ne demek metin tahlili? Şu demek: Bir metni alırsınız, okursunuz ve metni yazan kişinin düşünce ve duygularını kavramaya, bu işi "nasıl" ve "niçin" yaptığını anlamaya çalışırsınız.
Bir metnin nasıl kaleme alındığı az çok fiziki boyutu olan bir şeydir çünkü metinler en azından iki boyuta sahip. "Niçin" sorusuna cevap bulmak o kadar kolay olmayabilir çünkü niyeti keşfetmek, bir hayli arkaplan bilgisi ve tecrübe gerektirir.
Şimdi izahatı bir kenara bırakıp bir metin tahlil edelim. Mesela, geçen hafta meşhuur gazetelerimizin birinin eğitim sayfasında şöyle bir haber yayınlandı. Haberi normal puntoyla verirken, analizini ise parantez içinde eğik (italik) harflerle yapmaya çalışacağım.
Hazır mısınız; başlıyoruz.
*
Adana kent merkezindeki Tepebağ Lisesi'nin bodrum katındaki bir odanın mescit haline getirildiği (yine mi; oh, my God!) ve bazı öğrencilerin teneffüste (iyi, en azından ders esnasında değil) burada namaz kıldığı ileri sürüldü (ileri sürüldü demek, "göle bir maya çalalım, bakalım tutacak mı"nın bir başka ifadesi oluyor). Namaz kılan öğrenciler cep telefonuyla görüntülenirken (elde taş gibi görüntü varken, niçin ileri sürüldü gibi bulanık laflar ediliyor; garip Eski dilde bu gibi suçüstü vaziyetlerine cürm-i meşhud denirdi!), burada bazı öğretmenlerin cuma namazı (burada biraz duralım; haberi yazan bazı teknik ayrıntıları bilmediği için çuvallamış bulunuyor zira Cuma namazı öyle örgüt evi gibi daracık gizli yerlerde kılınmaz, ayan-aşikâre kılınır; dolayısıyla metin yazarıyla metni arasında bir semimiyetsizlik olduğu seziliyor) kıldırdığı iddia edildi (Bakınız yine iddiadan bahsediliyor; görüntüler ne oldu görüntüler?).
Tepebağ Lisesi'nin bodrum katındaki beden eğitimi öğretmeni odasının yanındaki boş oda, iddiaya (hâlâ iddiadan bahsediyor yazar; acaba ne yazdıklarının doğruluğu hakkında tereddüd mü geçiriyor?) göre bu öğretim dönemi başında mescit olarak düzenlendi (hmm, yani bu organize bir harekettir demeye getiriliyor). Küçük bir halı ve tespihlerin (işte suç delilleri, işte inkar edilemez vahşet tablosu!) konulduğu odada, isteyen (neyse, mecburi değilmiş; kurtulduk!) öğretmen ve öğrencilerin namaz kılabileceği öğrenciler arasında duyruldu (suça duyuru yoluyla alenen teşvik; yüz seneden başlar, bin seneye kadar gider!). Mescidin yan tarafında bulunan, beden eğitimi dersine katılan öğrenciler için hazırlanan duş odasında abdest alan öğrenciler (Tüylerin diken diken olduğu an! Duş odasında abdest! Yok daha neler, inanılmaz bir olay) bazı öğrenciler (vay keratalar!) iddiaya göre (konuş konuş heyecanlı oluyor) vakit namazlarını (üstelik beş vakitçi oldukları da anlaşılıyor; örgütçü bunlar canım, besbelli işte!) teneffüs aralarında kılmaya başladı. Mescit haline getirilen odada cuma günleri de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Haydar Keleş'in (yapma bunu Haydar hoca, yapma bunu! Kimin tekerine çomak soktun, kimin tatlı canını üzdün ki böyle iddialarla dolu bir metinde ismen belirtilme şerefine nail oldun?), öğrencilere imamlık yaptığı ve namaz kıldırdığı ileri sürüldü (...anlaşıldı, yaz kızım; sanığın onbinyüz milyon sene ikibuçuk ay hapisle tecziyesine, kıldırdığı namazların iadesine, namaz kılan öğrencilerin ise rosto şeklinde doğranarak hafif ateşte...).
Aynı lisede öğretmenlik yapan Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa ise okul yönetimi ve Milli Eğitim yetkililerine konuyu intitkal (mürettip hatası, intikal olacaktı) ettirdiklerini belirterek (hmm, durum anlaşılır gibi oldu biraz; sendikal bir rekabet veya laikçi-dindar hesaplaşmasına benziyor bu...), okulda mescit açılmasını, mevcut yasalar ve eğitim sistemi bakımından skandal (bravo hocam, bastır, az bile söylemişsin) olarak değerlendirdi. Güven Boğa, "Yetkililere bu konuda uyarıda bulunduk ve gereğinin yapılmasını istedik (anlayan nerede birader?). Ancak uyarılarımız dikkate alınmadı (aymazlar, gaafiller, hainler, Arabistan'a gidin siz Arabistan'a!). Öğrenciler vakit namazlarını ders aralarında kılmaya devam ediyor (Yuuh!). Ben kendi gözlerimle gördüm (buyrunuz, taş gibi şahit; Güven hoca'ya inanmayıp da kime inanacağız yani)." dedi. Adana İl Milli Eğitim Müdürü Atilla Gülsar, bu konuda kendilerine herhangi bir bilgi ve şikayetin gelmediğini belirterek yorum yapamayacağını söyledi (durum cascavlak ortada, Atilla hoca ne desin yani?).
*
İyi editörler, sağlığına pek güvenmedikleri bir haberi desteklemek için, "netekim falanca da aynı şeyi yapmıştı" kabilinden bir komşu haberle, metni desteklerler. Burada da benzer bir durumla karşılaşıyoruz. Hemen bitişindeki konuyla ilgili (zaten hep böyle oluyor) haberinin metnine geçelim şimdi.
*
Geçen yıl da Adana'daki Seyhan Ãukurova Lisesi'nin bodrum katında bulunan trafo odasının mescit olarak kullanıldığı iddia (yahu bu iddiaların hiç aslı astarı çıkmaz mı, nedir bu iddia iddia?) edilmişti. Bir öğrenci velisi, trafo odasının tabanına halı serilip, öğrencilerin ve öğretmenlerin ölüm tehlikesini de gözardı ederek namaz kıldığı (insan sağlığına ve çevreye aykırı şekilde kılınan tehlikeli namaz! Hem gericilik yapacaksın, hem insan sağlığını hiçe sayacaksın; işte çifte kavrum irticâ nümûnesi!) yönünde Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şikayette bulununca, okul yöneticileri trafo odasının mescit olarak kullanılmadığını, buna izin vermeyeceklerini açıkladı. Hiçbir öğrenci ve öğretmenin orada namaz kılmadığını, bunun yasalara aykırı olduğunu, odadaki halıyı temizlik görevlilerinin koyup bazen namaz kıldıklarını, halıyı hemen kaldırtacaklarını belirtmişlerdi (demek ki neymiş; durum böyleymiş!).
Yine geçen yıl Ãukurova Üniversitesi'nin Adana Kampusu'nda büyük amfi önünde cuma namazı kılmak isteyen öğrenci grubu, ibadetlerini üniversite camiinde yapmaları konusunda uyarılmıştı (biz hep söylüyoruz ama dinleyen nerde tripleri).
*
Metin tahlilinin "nasıl" kısmını az buçuk izah ettik, fakat "niçin" faslını sizin yüce anlayışınıza bırakmak zorundayım ey okuyucu, zira yerim kalmadı.