Metin abi niçin yanılıyor?

Müteveffa Leydi Diana'nın oğlunun askerlik çağına geldiğini öğrenince artık "küçül küçül de cebime gir" duygusunun örtemediği bir gerçekle yüz yüze geldiğimi hissettim; buna galiba yaşlanmak diyorlar.

Leydi Di dediğin kim; bana göre daha dünkü çocuk diyecektim ama tereddüd edip internete daldım ki, 1961 doğumlu imiş; evet, evet dünkü çocuk! Bir insan 61 doğumluları "dünkü çocuk" gibi görüyorsa yaşlanmış demektir.

Leydi Di'nin, İngiliz tahtının varisi Prens Charles'la 1980 yılında evlenmesinden iki oğlu dünyaya gelmiş: Prens William ve Prens Harry. İşte geçenlerde gazetelere akseden, "Leydi Di'nin oğlu Harry, askerliğini Irak'ta yapacak" haberinin kahramanı bu çocuk (yani prens). Basra'daki İngiliz birliklerine katılmak üzere önümüzdeki yaz Irak'a gidecek ve takım komutanı olarak emrine verilen 4 tank ve 12 erle keşif görevinde bulunacakmış. İngiliz Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, Prens Harry'nin normal bir asker gibi görev yapacağını, herhangi bir özel muamele (Türkçesi "torpil") görmeyeceğini de belirtmiş. Esasen Harry, geçen sene 21. yaş günü kutlamasında demiş ki: "Sandhurst gibi bir okuldan geçtikten sonra, benim, çocuklar ülkeleri için çarpışırken memlekette kalıp popomun üstünde oturmaya hiç niyetim yok."

Bak bak bak, 22 yaşında el kadar sabînin söylediği lâfa bak; taştan ağır.

Zaten bu İngilizler oldum olası tuhaf bir millettir; hâlâ doğru dürüst bir anayasaları bile yok, İngiltere'de anayasa dediğin "o dedi ki..., bu demişti ki..."den ibaret birtakım ortaçağ kalıntısı gelenek ve sözlü ifadeler.

Yahu insan şöyle güzeelce bir darbe yapar; ardından bir kurucu meclis oluşturur; üniversitelerden anayasa hukuku hocalarını çağırıp bir binaya kapatır. Şöyle güzeel bir anayasa yaptırır, sonra o anayasayı darbeci komite üyeleri şöyle güzeelce bir gözden geçirirler, sonra referanduma sunarlar. İngilizler de, "kabul edelim de askerî idare bir an evvel gitsin" diye kabul ederler. Resmi gazetelerinde yayınlar, hemen akabinde küçücük kitapçık şekline sokarak kitapçılarda satışa sunarlar. Böylece her İngiliz, "bizim de bir anayasamız var, bakın işte..." diye gururlanır. Kraliçeleri de anayasa kitapçığını mantosunun sağ cebinde gezdirip (sol cebinde daima bir anahtarlık taşımaktadır çünkü), icab-ı hâlinde Başbakan Blair'e fırlatmak için hazır bulundurur.

Garip millet garip; daha cumhuriyeti ve onun faziletlerini bile keşfedememişler. Bir de çağdaş olacaklar akılları sıra.

İdare şekli meşruti monarşi. Devlet başkanları Kraliçe Elizabeth. Kendisi 26 doğumlu; el'an 81'inden gün almakta olup 21 Nisan'da 82'sine basacak. Bu arada oğlu veliaht Prens Charles da 60'ına basmak üzere. Evvela -ne zaman ise- Charles İngiltere kralı olacak, ondan sonra Prens William; sıra gelirse daha sonraları bizim Harry.

Lâfı uzattık gitti. Üstad gazeteci Metin Münir, geçenlerde gazetesi Vatan'da bu mevzu ile ilgili ilginç bir dokundurma kaleme aldı. En iyisi bu yazının önemli yerlerini sizlerle paylaşalım:

*

"Geçen gün uçakta bu haberi okurken aklıma bizdeki "prenslerin" askerliklerini Doğu Anadolu'da yapmamak için attıkları taklalar geldi.

Bizde verginin çoğunu ödeyenler de şehit mezarlıklarına gömülenler de orta sınıf ve altındakilerin evlatlarıdır; maaşlıların, ücretlilerin, köylülerin, çiftçilerin oğulları.

Siz hiç bir başbakan, bakan, milletvekili, üst düzey bürokrat veya general çocuğunun Güneydoğu'da askerlik yaptığını duydunuz mu? Veya İstanbul ünlülerinin çocuklarının?

"En büyük asker bizim asker" konvoylarında Porche veya Lexus arabalara rastlayamazsınız. Şehit cenazelerinde Hermes eşarp ve Prada ayakkabı göremezsiniz.

Bir başbakan veya bakan oğlunu Şırnak'ta bir karakolda askerlik yaparken göremeyeceğiniz gibi.

Bizde, kimin nereye gideceğini tayin eden kura sistemine rağmen ülkenin zor yerlerinde askerlik yapmamayı beceren torpilliler hep olmuştur.

Görevden kaçmanın ne zamanı, ne rejimi var. Prens Harry Basra'ya babaannesinin izni alındıktan sonra yollandı. Kraliçe, "Ne Basra'sı, aklınızı mı kaçırdınız?" deyip Harry'nin Londra'daki muhafız alayında kalmasını isteyebilirdi. Ama istemedi.

İngiltere'de en çok saygı duyulan kişi herhalde Kraliçe Elizabeth'tir. Kraliyet makamını ayakta tutan bu saygıdır. Yoksa ne İngiltere'nin bir yazılı anayasası var, ne de kraliyetin yetki ve sorumluluklarını sayan maddeler."

*

Metin Münir'i tanıyorum; kendisi Kıbrıs Türklerindendir, yazılarını her zaman dikkate değer bulup bir şeyler öğrenmişimdir; fakat bu yazısında birtakım istatistik verilerinin yanlış yorumlanmasından doğan bir hataya düştüğü kanaatindeyim.

Bizde öyle şeyler olmaz; kat'iyyen olmaz!

Mesela kimse askere gitmemek için, eksiği gediği olmadığı halde "temaruz"a yatıp, "askerlikten muafiyet" raporu almaya kalkışmaz. "Hayır efendim böyle örnekler var maalesef" diyenler bednamdır, komünisttir, mürtecidir.

Yüksek bürokrat çocuklarının çatışma ihtimali yüksek yerler yerine daha barışçıl mevzilerde askerliklerini yapmaları, eğer tesadüf değilse tamamen bilgisiyarın cilvesidir; çünkü kuraları bilgisayar çekmektedir.

*

Bilgisayar deyince aklıma geldi: 1980 yılında yedek subay adaylarının sınıflara göre dağıtım kurasını yapan bilgisayarlar bugünküne benzemiyordu. Sepet şeklindeydi! Bu işlerden anlayan bir çavuşa, "Bilgisayar nasıl çalışıyor tertip?" diye sormuştuk da, "Ne bilgisayarı abi" diye cevap vermişti: "Elimdeki zarfları, üstünde "muhabere, tank, topçu, piyade, personel" yazan sepetlere atıyorum!"

Şimdi zaman değişti, bilgisayarlar zımba gibi. Ben Metin Münir Abi'nin yanıldığını buradan çıkarıyorum.


Kaynak (Arşiv)