Mehmet Aydın'ı sevmek
Aydın kavramı lisanımıza batıcılar tarafından ithal edildi ve Aydınlanma Felsefesi'nin ideal insan karakteri mânâsına tercüme edildi. Bu haliyle "aydın", bizim an'anevî ilim ve irfan hayatımızın kristalleştirdiği bir insan tipi değildir. Nitekim 60'lı yıllarda TRT ve sol basında sık sık telaffuz edilerek kıymetlendirilmeye çalışılan "aydın din adamı" tamlaması, aydın'ın hangi mânâda tasarruf edildiğini açığa çıkarıyor. Aydın, kesinlikle irfan birikimimizden kopmuş ve Aydınlanma Felsefesine ilticâ etmiş bir karakterdir. Başta sol düşünce erbabı olmak üzere klasik irfan ve kültürümüzle alâkasını kopararak geniş mânâda "batı"ya ilticâ etmiş okur-yazar takımının kendisini "aydın" kelimesiyle târif etmesi çok mânidardır. Münevver kelimesi bile, aydın'ın birebir tercümesi olmak hasebiyle aynı sicil lekesiyle sâbıkalı sayılır.
"Aydın" kelimesinin zamiri son kırk yılda çok kirlendi fakat bu hükmün öyle bir istisnâsı var ki, tek başına bu kavramın nâmusunu tezkiye etmeye yetiyor: Mehmet Aydın. Türkiye'de pek az insan, soyadının hakkını ancak Mehmet Aydın kadar verebilir. Kendisi bu satırları okuduğunda mahviyetkârlıkla yüzünü buruşturacağını tahmin edebiliyorum; doğrusu yukardaki cümleyi yazarken mübalağa edip etmediğimi bir kere daha düşünmeden edemedim ama neticede insaf dairesinden ayrılmadığıma kâni oldum. Profesör Dr. Mehmet Aydın varlığıyla, bir yerlerde zîhayat bulunuşuyla, davranış bütünlüğü ve metîn karakteri ile, ders takriri ile, bir ipek böceği gibi kozasını sessiz-sedâsız fakat tam bir ilim hâmûlesi ile inşâ etmesiyle cemiyetimize şevk ve mukavemet veren bir insandır. Böyle insanların varlığını hissetmek bana huzur veriyor; yanlış yaparsanız o sizi kemâl-i nezâketle tashih edecektir; bilmediğiniz şeyler konusunda onun mütebahhiresine tam bir itminân ile güvenebilirsiniz; o, görevini daima sadakat ve yüksek bir sorumluluk duygusu ile tamamlayan birisidir; barışçı, uzlaştırıcı ve temkinlidir.
Denge! Mehmet Aydın'ı henüz tanımayanlara tanıtmak için seçilebilecek en güzel kelime bu; hayır, "dengeleri gözetir" mânâsında tahfif edici bir niteleme değil: Mehmet Aydın ve emsâlleri farklılıkları tanır, uçurumları yoklar, sıkletleri tartar, kavramları ölçer, tezatları hisseder ve sonra onları fıtrata gîrân gelmeyecek bir suhûletle bizim için âşina kılar ve ehlîleştirir. Bu kabiliyetini bir tarafta Şark'ın irfan birikimini "içerden" tanıyıp ona âgâh olarak irfânı gündelik bilgi haline getirirken, diğer taraftan birkaç asırdan beri Türkleri zihin travmasına sokan batılı ilim ve felsefe hamûlesini aynı ehliyetle tasarruf edebilmesine borçludur; bu mânâda Mehmet Aydın'da birbirine tezat teşkil eden iki farklı dünyanın ontolojisi ve epistemelojisi birbiriyle çatışmadan efendilerine hizmet ederler. Böyle bir denge ve duruş yerinden bakıldığında "'iki farklı dünya" tâbirinin bile abes göründüğünü farkedebilirsiniz; orada sadece ezelî ve ebedî tabiatıyla insan ve onun ezelî ve ebedî problemleri vardır.
Ben Mehmet Aydın "hoca"mızı çok seviyorum; kendimi yanında hâlâ bir çömez, bir talebe gibi hissettiğim için ona saygım da aynı derecede büyük; aramızdaki yaş ve mertebe farkına rağmen ne kadar iyi bir yol arkadaşı olduğunu da yakînen öğrenmek şansına eriştim. Yeniden yüksek tahsil yapmak fırsatım olsaydı Mehmet Aydın Hoca'mızın talebesi olmak bana şeref verirdi ama onunla "tanışık" olmak bile iftihârımdır. Mehmet Aydın Hocamız az fakat kıvamlı yazan bir yazar; uzun yıllar boyunca Türkçe'de onun "Din Felsefesi" isimli muhalled eserinden gayrısıyla tanışmak mümkün olmadı. "Kant'ta ve Çağdaş İngiliz Felsefesi'nde Tanrı-Ahlâk İlişkisi" isimli eseri ise sadece meraklılarına mâlum olabildi. Hocamız neşriyat perhizini neyse ki iki yıl önce bozarak Zaman yazarlarından Mehmet Gündem'le yaptığı "Mehmet S. Aydın'la İçe Kritik Bakış" isimli mülakatını yayınladı. Şimdi ise Ufuk Kitapları yayınevi, Hoca'nın üç nefis eserini peşpeşe yayınlayarak bir mânâda bizim gibi sevenlerine "gıyâbî talebe" olabilmek zevkini sunuyor. İlk kitap "Âlemden Allah'a", ikincisi İslâm'ın Evrenselliği" ve sonuncusu "İslâm Felsefesi Yazıları". Vasatî okuyucu için evet, bu kitaplar ilk bakışta "demir leblebi" gibi görülebilir; eğer Lâtinlerin "yüksek şeyler terennüm edelim" niyâzının bir hakikati varsa biraz şevk ve gayretle demir leblebileri bal ü kaymak kılmak için güzel bir fırsat bu. Yeri gelmişken Ufuk Kitapları'na bu fevkalâde hayırlı hizmetleri için teşekkürlerimizi iletmek istiyorum.
Sıfatlandırmada bazen mübalağa ettiğim vehmiyle Hocamın beni gıyâbımda bir miktar tekdir etmesi muhtemeldir; eğer öyle ise yine bir lâtin deyişiyle bunun "hayırlı bir günâh" olduğuna kaniim. Az bile yazdım. Bir kuşağın yüzakı Mehmet Aydın Hoca'mıza hayırlı, bereketli ve mutlu bir ömür temenni ediyorum.