"... Mecal vermeyub bogdirasin ki gayet muhimdir..."

Ramazan'in son gunlerinde vaktimin en leziz aksamini Cem Sultan hakkinda yazilmis bir romana tahsis ettim; Roderick Conway Morris'in kaleme aldigi bu belgesel roman "Bir Saray Ispiyoncusunun Anilari" alt basligini tasiyor. Itiraf etmeli ki edebiyat tarihine gececek karatta bir saheser degil; ama tarihi bilginin matlasmis cehresine edebi bir dehliz acabilmis olmasi bakimindan dikkat cekici bir eserdi.

Sultan Cem, Osmanli tarihinin en trajik aktorlerinden biri; tarihi kayitlar Cem'in saltanat ugruna mucadeleye girdigi agabeyi Sultan Bayezid'den her cihetle daha parlak ve babasi Sultan Mehmed'e tam bir hayr-ul halef olabilecek kaabiliyet ve fitratta oldugunda ittifak ediyor. Sultan Cem'in devletin istikrar ve itibarini zaafa ugratmak pahasina giristigi trajik saltanat davasina bakilirsa kendisinin de bu hakikati fark ettigi anlasiliyor. Bu ciger-suz hikayede en dikkat cekici taraf, saltanat ve siyaset hirsinin insan tabiatini nasil sirazeden cikmaya sevk ettigi meselesidir.

Sultan Bayezid saltanati ele gecirdikten sonra kardesi Cem'i, davasindan vazgecmesi karsiliginda Karaman vilayetinin senevi bir milyon akcelik geliri ile Kudus'te ikamete davet etmesi ilginc bir husustur. 13 senelik esaret ve surgun hayati boyunca Bayezid, kardesinin ortadan kaldirilmasina (son yila degin) riza gostermemisti. Halbuki babasi Sultan Mehmed zamaninda tedvin edilen kanunname ile Bayezid, kardesini katlettirmeye "orfen" hak kazanmisti. Ne var ki ayni Bayezid, siyasi orf icabi babasi Sultan Mehmed nezdinde bir manada rehin muamelesine tabi tutulan (ki Sultan Mehmed'in sagliginda Bayezid'in oglu da ayni sekilde payitahtta dedesinin yaninda tutulmaktaydi) yegeni Oguz Han'i, bogdurmakta tereddud gostermemisti. Babasi Sultan Mehmed'in karakterini tevarus ettigi ittifakla kabul edilen Cem'in dahi, ayni durumda oz yegenlerine ayni tarzda davranacagindan suphe edilemez. Hadisenin cok feci bir baska ciheti daha var. Sultan Cem Misir'a sigindiginda ogullarindan Murad bilahire ailesinden ayrilarak Rodos'a gecmis ve oraya yerleserek Katolikligi kabul etmisti. Osmanli hanedaninin -bildigimiz kadariyla- irtidat eden tek ferdi olan sehzade Murad, Rodos'un Kanuni Suleyman zamaninda fethi esnasinda ele gecirilerek derhal oldurulmus, esi ve iki kizi Istanbul'a gonderilmisti.

Saltanat davasinin Fatih'in evlatlarina getirdigi seamet dogrusu tuyler urperticidir. Ne var ki Osmanli hanedani bu akibete mahkumdu; Sultan Cem, agabeyi Bayezid'e itaat etse ve Kudus'te sessiz bir menfa hayati surdurmeye riza gosterse bile encami belli idi. Her saltanat krizinde aile efradindan tuyu bitmemis sabilerin, ak sakalli kocalarin kanlariyla salhaneye donen bir saray dekorunda siyaset icin yasamaya mahkum olmak, hic de imrenilecek bir hayat tarzi degildir. Eski kusaktan devlet adamlarinin ara sira tekrarladigi "her siyaset adaminin iki gomlegi vardir; biri idam gomlegidir" lafi, isabetindeki keskinligi hic kaybetmedi; siyaset hala bir "kan sporu"; yumusak demokratik teorilerin siyasete getirdigi kibarlik, olsa olsa "ic kanama" mesabesinde kaliyor.

Susurluk raporu yine cok toz kaldirdi; bu raporun "kamuoyuna aciklanmasinda mahzur gorulmeyen" kisimlarina agah oldukca, onun aslinda iki kapak arasina sikistirilmis bir siyaset hanceri oldugunu fark edebiliyoruz. Nedendir bilinmez rapor hakkindaki tartismalara kulak kabarttikca, Sultan Bayezid'in "Cem taraftari" olarak mimledigi Otranto fatihi Gedik Ahmet Pasa'yi Edirne'de katlettirdikten sonra Istanbul Muhafizi Iskender Pasa'ya 1482 yilinda gonderdigi, Cem'in en kucuk evladi Oguz Han'in kanina ferman veren unlu mektubunu hatirliyorum. Aynen soyle:

"Kulum Iskender! Biti sana vasil oldugu gibi bilesin ki Gedigi tepeledim; gerektir ki sen de Cem'in ogluna mecal vermeyub bogdirasin ki gayet muhimdir amma bir ahad vakif olmaya, soyle bilesin alamet-i serif uzere itimad kilasin, tahriren evail-i sehr-i Sevval, sene seb'a ve semanine ve semane mie. Bimekam-i Edirne."

Evet, siyasi tarihte "eskimis" belge yok!


Kaynak (Arşiv)