Mayonu gizli tut; kimseye açma!

"Gerçek dindar bunu gizli tutar""Neyi gizli tutar" diye soruyoruz haber metnine? Cevap şöyle: Dinî inanışların ve bunlara dayalı uygulamaların son dönemde 'insanların gözüne sokulurcasına' sergilenmesinden rahatsızlık duyan Esin Afşar yakınmalarına şöyle devam ediyor:

"Bağnaz uygulamalar son derece arttı. Kadınlara ayrı oteller, şimdi otoparkı duydum. Tam bir yobazlık. Küçücük çocukları türbanlara soktular. Bundan sonra herhalde oruç tutmayanların başı derde girecek, restoranlar kapattırılacak. Türban takanlar ve kara çarşaf giyenlerde büyük bir artış var."

Bu yüzden depresyona girmiş Bayan Afşar.

Haydi geliniz empati yapalım; Bayan Afşar'ın niçin ve neden tedirgin olduğunu anlamaya çalışalım. Şu cümlesi bize yol gösterebilir mi meselâ? "Tiyatroya gidiyorum, oradalar. Bir de onlar 'biz buradayız' demek için anlasa da anlamasa da her yere geliyorlar. Denize bir giriyorlar, astronot gibi. Umacılar gibi..."

Hmmm! Belirsizlik yavaş yavaş dağılıyor. Demek istiyor ki Sayın bayan, "tiyatroya siz de gelebilirsiniz ama şık, çağdaş ve prezantabl kıyafetlerle". Aslında Bayan'ın canını sıkan şey, kendisi gibi olmayan insanların tiyatroya gelmesi. Hani şu insanlar tiyatroya hiç gelmeseler daha iyi olacak aslında; denilecek ki; "Bunlar gerici ayol; tiyatro, sinema filan bilmezler; dinimiz elden gidecek diye ürkerler" Ama geliyorlar ve kıyafetlerini 'insanların gözüne sokarcasına' sergiliyorlar.

Meselâ bunlar denize girmeseler yine ezber bozulmuş olmayacak; "Karafatmalar denizden ne anlar, haşerenin DDT'den korktuğu gibi korkarlar denizden" hükmünün de hükmü kalmıyor. Geliyorlar ve astronot gibi mayolara giriyorlar. Bayan da diyor ki, "gerçek dindar bunu gizli tutar"

Neyi gizli tutar; mayoyu!

İran'dan kaçmış entelektüeller bile bizim durumumuza üzülüyorlarmış: Şah devrinde taltif edilirken Humeyni zamanında hapse atılan Tahran Operası'nın kurucusu demiş ki, "Böyle başladı Esinciğim".

Son bombayı ise kanunlara saygılı her vatandaş gibi doğruca götürüp karakola teslim ediyor Sayın bayan: "Türkiye için en büyük tehlike Fethullah Gülen!"

Allah hepimizin lâyığını versin diyeceğim ama Sayın Bayan, o durumda hepimiz zararlı çıkarız; demiyorum. Allah hepimize akıl fikir versin diyorum sadece.

...

Bundan elli sene sonra üniversitelerde "Türkiye'nin toplumsal değişimi" derslerinde şöyle bir fasıl açılacak (inanmayan bekleyip görür):

"Türkiye'de merkezi devlet çevresinde tutunan ve 100 yıl boyunca rejimin nimetlerinden sonuna kadar yararlanan bir grup bürokrat ve entelektüel, Cumhuriyet ve demokrasi kavramlarının kuvveden fiile çıkıp, bürokratik iktidar yerine çevrenin merkeze yaklaştığını farkedince dehşete kapılarak bu durumu rejime saldırı olarak göstermeye çalıştılar. Bir süre sonra çevreden merkeze doğru yaklaşanların rejimi değiştirmek gibi bir niyetleri olmadığını, hatta Türkiye'yi 'muasır dünya' çizgisine doğru hareketlendirmek istediklerini farkedince bile şikâyetlerini sürdürdüler; çünkü verdikleri mücadele bir rejim endişesinden değil, zümre çıkarlarını korumaya dayalı basit bir motivasyonun eseriydi.

Bundan daha ironik olanı ise demokratik kurumların onayıyla işbaşına geçen yeni muktedirlerin düzeni değiştirmek yerine, onunla uzlaşmayı daha pratik bulmalarıydı."

Vesaire, vesaire...

*

Zaman mutfağında yetişen iki değerli yazar, Hamdullah Öztürk ve Mehmet Yılmaz kardeşime "hoşgeldiniz" diyor, başarılar diliyorum.


Kaynak (Arşiv)