Masallar niçin güzeldir?

Masal anlatmaya niyet ettiği zaman Hollywood filmlerinin bile ne kadar evrensel bir dil konuşabildiğini farkettiniz mi?

Rasyonel muhakemeye ne kadar aykırı görünse de masallarda insanı yüreğinden kavrayıveren insânî bir boyut var. Sizi bilmem ama insanların çoğu gibi ben de masal dinlemeye ve okumaya bayılırım; belki de masallarda gündelik realite çirkeflerinden arınmış, anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir dünyanın unsurları bulunduğu için onların yunmuş—arınmış iklimine can atıp durmaktayız.

Avrupa'nın ortaçağını "karanlık ve zâlim zamanlar" gibi ürkütücü bir tedai ile lekeleyen ilerlemeci tarih anlayışına yuf olsun; masallar, arka planında sâkin ve âsûde bir ortaçağ tasvirini hatırlatabildiği için güzeldir aslında. İlerlemecilerin ortaçağ alerjisi, dahlettikleri zaman kesitinin tam bir iman çağı olmasından kaynaklanıyor. Batı tarihinin iman çağı, mağmum kilise atmosferinin, engizisyon dehlizlerinin ve Azrail sûretine bürünerek kurûn—ı vustâ beldelerini ölümün sarı çehresine bürüyen tâun gibi bulaşıcı âfetlerin gölgesinde kalsa da, Avrupa'nın hâl—i hâzırına nazaran tam bir devr—i saadet manzarası gösterir. Şatoları, kaleleri, surla çevrilmiş şehirleri, fakir ama iyi yürekli köylüleri, esnafları ve sanatkârları ile ortaçağlar, dünyanın bütün masallarına "yardım ve yataklık" ederler. Orada kötüler de vardır; cadılar, hortlaklar, zâlim padişahlar, kıskanç prensesler, hırsızlar ve haydutlar aslında beşerî dekoru kirletmez, tamamlarlar. Masallarda iyilik ve şer arasında hafakanlar geçiren Faustlara yer yoktur; iyiler, temiz kalpliler ve kahramanlar asla insanın yüreğinde ukde bırakan bir finalin zebunu olmazlar. Bütün mesafeler ulaşılabilir ve aşılabilir uzunluktadır; günlerce dere tepe düz gidilip, altı ay bir güz yol alınsa bile uzak diyarlar insanda asla mekân fikrinin parçalanmasına müsaade etmezler. Türk—İslâm masallarında insanlar, sadece kâfir ve müslüman diye ikiye ayrılır; bütün fukara evleri için masalların tek dekoru vardır. Saraylar, periler, devler ve pâdişahlar daima birbirine benzer. İşte bu gibi ünsiyet unsurları üzerine bina edildiği için masallar, aslında insanın kalbinde ve hâfızasında yaşayan müşterek zamanı hatırlatırlar.

Ortaçağlar güzeldir çünkü henüz parçalanmamış bir dünyanın insanlarını barındırırlar. İman o kadar samimi bir saflık derecesine erişmiştir ki perilerle keloğlanlar, devlerle kralın askerleri, kahramanlarla ejderhaların yanyana veya karşı karşıya gelmesi yadırganmaz. Masalların havası temiz, ırmakları berrak, ormanları gür ve bâkir, dağları "Kaf" hükmündedir. Sihir alelâde zenaatlar cümlesinden sayılır. Kitleler münâfıklık nedir bilmez, nimete nankörlük etmez, hakka küfranda bulunmazlar. Gündelik hayat aynı sâde âhenkle işler; saray hayatı kadar ahâli de üç aşağı—beş yukarı aynı âhesteliğin bir parçasıdır. Evler ahşap, çatılar kiremittir ve her şehir, akşam olunca kapılarını dışarıya kapatan emin bir belde.

Ortaçağlarla dahledenler, insanlığın gördüğü en saadetli zamanlara dil uzattıkları, müşterek masal ikliminin içine çağdaş atıklar döktükleri için ağızlarına biber sürülmesini hakediyorlar çünkü biz aslında dinlediğimiz her masalda, bir ortaçağ rüyâsını hatırladığımız için kendimizi mutlu hissediyoruz


Kaynak (Arşiv)