Maho ağa bu defa ‘çi köfte’ yiyebilecek mi?
Geçen cumartesi Türk savaş uçakları, Suriye sınırını ihlâl ettiği ileri sürülen bir helikopteri düşürmüştü.
Böyle medyayı Allah kahretmesin; henüz vurulan helikopterin çıkarmasını jetimizin kokpit altına yapıştırmadan basın hemen müzevirliğe başladı; güya vurulan helikopter filan değil düpedüz insansız hava aracı (İHA) idi!
Oysaki, savaş uçaklarımızın Suriye helikopterini füzeyle keklik gibi avlaması, tam da seçim arefesinde, halkımızın yeni bir askeri zafere ‘her zamankinden daha çok’ ihtiyaç duyduğu şu mânâlı günlerde ne güzel olacaktı. ‘Netekim’ hükümetle ordu arasındaki koordinasyonun sekreterya hizmetlerini yürüten Milli Savunma Bakanı Yılmaz, alelacele şu beyanda bulundu:
Öncelikle Silahlı Kuvvetlerimizle gurur duyuyoruz. Aziz milletimizin de gurur duyması lazım. Hava Kuvvetleri Komutanımızla ve Hava Kuvvetlerimizle gurur duyuyoruz. Kendilerine verilen görevi hakkıyla yerine getiriyorlar. Nedir görevleri? Türk vatanını, Türk sınırlarını koruyacak, hiçbir ihlale fırsat vermeyecek. Bugün 14.04 sularında öğleden sonra Cilvegözü’nü 5 dakika süreyle 7 mil sınırımızı ihlal eden bir Suriye helikopteri düşürülmüş durumdadır.
Bu ifadede geçen ‘He-li-kop-ter’ kelimesinin altını çizerek aynı gün Genelkurmay’ın açıklamasındaki vurguya dikkatinizi çekebilir miyim; diyor ki genelkurmay, “… iki F-16 uçağımız bölgeye yönlendirilmiş ve söz konusu hava aracına müdahale edilerek hava aracı etkisiz hale getirilmiştir.”
‘Ha-va a-ra-cı’; neymiş, hava aracı! Genelkurmay dikkatli bir dil kullanarak düşürülen şeyin uçmasına uçtuğunu ama mahiyetinin belirsizliği konusunda ihtiyatlı dil kullanırken beride zafer destanları bestelenmeye başlamıştır bile.
İnsan zihni bir garip; bu epik (yani dâsıtânî) durum bana, Banker Bilo filminin unutulmaz sahnelerinden birini hatırlattı nedense. Filmde Maho ağa, kendisini ‘çi köfte partisinde’ nişanlısıyla piyastos eden Bilo’ya şu tiradla savunuyordu:
Hayatta sevgiden yana hiç şansım olmadı; karım bi çi köfte bile yedirmiyir bana; benim de hakkım değil mi sevdalanmak? Yerin dibine giresi Maho âşık olamaz mı?”
Maho’nun da âşık olmaya hakkı var elbette fakat her şeyden evvel doğru ‘information’a dayanmak kaydıyla. Bizimkilerin milli hava sahasını ihlâl eden ‘ufo’lara karşı özel bir hassasiyeti geliştirdiği mâlum; meğer 7 sene evvel Antalya semalarında gezinip duran ipini koparmış bir kırmızı meteoroloji balonunu bilmem kaç yerinden vurup delikdeşik ettiğimiz de yansıdı gazetelere. Oh olsun o balona ve sahibine. Egemenlik haklarımızı ihlâl eden kırmızı bir meteoroloji balonu bile olsa acımadan vururuz onu!
Milli birlik ve beraberliğe –yine ve daima- her zamankinden çok ihtiyaç duyduğumuz şu aziz mübârek seçim sath-ı mailinde HDP’nin Mersin ve Adana il binalarına gönderilen bombalı çiçeklerin, kezâ öte taraftan batı sahillerimizde bir Kürt-Türk çatışmasını körükleyen tahriklerin ve en nihayet –güyâ- Türk ocakları ile Ülkü Ocaklarını birbirine tokuşturmayı deneyen anlamlı ve fabrikasyon mâmulü fitne arayışların hangi adrese hitab ettiği artık bir seçim klasiği haline gelmiş bulunuyor; buna göre halkımız Kürt ve Türk milliyetçilerinin ne kadar yaramaz çocuklar olduğunu, işte bu kabak gibi ve kabak tadındaki provokasyonlardan hareketle son anda farkedecek ve oyunu götürüp kuzu kuzu huzur ve istikrarı temsil eden iktidar partisine yatıracaktır!
Nafile! At terli, yem kesmiyor… Bu numaralar çok bayatladı. Mukadder âkıbet, sanki bir kâbus gibi gün be gün yaklaşmakta. Galiba Maho Ağa, yine sefil Bilo’yu, “Sor bakalım niçin yaptım” edebiyatıyla şaşırtıp bu defa ağız tadıyla bir ‘çi köfte’ yeme imkânı bulamayacak…
İşte o yüzden önümüzdeki günlerde Misâk-ı Milli sınırları içindeki eski vilâyetimiz Musul’u kurtarmak için mehter marşı eşliğinde bol görüntülü bir askerî harekât ihtimâli veya bir başka türden çılgınlık pekâlâ mümkün görünüyor.