Leopar ‘sorunsal’ı!
Diyarbakır kırsalında çobanlarla giriştiği çatışmada av tüfeği ile vurularak öldürülen Leopar’ın cesedi üzerinde yapılan otopsi, en azından merhum Özal’ın veya 1993 yılında “kim vurdu”ya getirilerek katledilen Bahtiyar Aydın Paşa’nın vaktinde bir türlü ele geçirilemeyen otopsi raporlarından daha berrak bulgu ve bilgiler ihtiva ediyor.
Rapora şöyle bir göz atmakta fayda var: Otopsiyi gerçekleştiren uzmana göre: “Leopar, kurşun yarasına bağlı iç kanamadan ölmüş. Yaklaşık 2 yaşında ve erkek olan leopar, 90 kilo ağırlığındaydı. Leoparın erkek olması, bölgede başka dişi leoparların yaşadığı ihtimalini gündeme getiriyor. Leoparın ölmüş olması üzücü ancak bu bölgede yaşamış olduğunu göstermesi açısından da umut vericidir. Leoparlar, İran veya Irak bölgesinde mevcutlar. Ancak bunun oradan mı geldiği, yoksa Anadolu leoparı mı olduğu, detaylı inceleme ve DNA karşılaştırmasından sonra ortaya çıkar. Şu anda bir şey söylemek mümkün değil. Leoparın bulunduğu bölgede de ilgili birimlerce detaylı inceleme yapılması gerekir. Aldığımız bir doku örneğini TÜBİTAK uzmanlarına da gönderdik.”
Alıntı biraz uzun olduysa da bir otopsi raporunda bulunması gereken temel özellikleri taşıması bakımından adli tıp edebiyatına geçecek derecede zihin açıcı. Artık ülkemizde de dört başı mamur otopsi raporları kaleme alınmasını övgüyle kaydederek konunun öteki boyutuna geçiyorum; şimdi bütün muamma, bu leoparın öz be öz yerli Anadolu faunasına ait bir tür olup olmadığıdır. Eğer “yerli”, hatta “milli” çıkarsa, Anadolu kaplanlarından sonra birtakım çevrelerin bu defa Anadolu leoparlarını da tehdit konseptine almaları gerekecektir. Mesele ciddidir; en son 1974’te Ankara Beypazarı kırsalında varlığı tespit edilen leopar sülalesinden başka kimlerin kırsalda başıboş dolaştığı merak konusudur; hele hele bölgede başka dişi leoparların bulunma ihtimâlinin altı önemle çizilmelidir.
Türkiye’nin gündeminde şu bildiğimiz, pilavla birlikte “hüürp” diye yudumlayıp durduğumuz “ayran”ın siyasi sembol sayılıp sayılmayacağı veya Marmaray açılışında dua etmenin caiz olup olmadığı gibi çok daha önemli “sorunsal”lar dururken, bazı yandaş kişilerin, pekâlâ Hindistan kırsalından emekliliği gelmiş bir sirk leoparı satın alarak cesedini Diyarbakır kırsalına bırakmakla gündem değiştirme operasyonuna girişmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. Nitekim Sayın Loğoğlu başörtüsü, ayran, sezaryenle doğum ve dua gibi vahim konu başlıklarına tahsis ettiği haftalık demeçlerinde leopar mevzuuna değinmemiştir.
Öte yandan hükümet kanadı da gündem değiştirme konusunda CHP sözcülerinden eksik kalmadığını ispatlamak istercesine öğrenci evlerinin denetlenmesi ve “Fenerbahçe banka kurmak için parayı nerden bulacak bakalım?” gibi başlıklarla Sayın Loğoğlu’nun hamlesine ustaca bir kontratakla karşılık vermiş durumdadır. CHP yetkililerinin özellikle “Alooo, kızlı-erkekli aynı evde kalınır mı bilâder; hoop n’ooluyor?” şeklinde özetlenebilecek taktik oltaya, “Bi dakka bi dakka; kızlı-erkekli öğrencilerin aynı evde kalması veya zaman zaman buluşması, ders çalışması, sohbet etmesinin sakıncası nedir?” şeklindeki sorularla âdetâ balıklama atlaması, hükümet taktiğinin daha şimdiden başarılı olduğunu gösteriyor. Bu durumda Sayın Loğoğlu’nun “Ayran politik semboldür” iddiası ikinci planda kalıyor. İnsan ister istemez üzülüyor, zira ayran konusu hararet kesici ve ihtiva ettiği kesif kalsiyumdan ötürü besleyici boyutlarıyla hiç de fena bir mevzu değildi.
Benim aklım başka bir şeye takıldı; Leopar, birtakım örgütsel dokümanlarla birlikte sağ ele geçirilmiş olsa milli güvenliğimiz açısından daha iyi olmaz mıydı; ne dersiniz?