Kutsal masa

Ne kadar ayıplasanız haklısınız; bir haftadan beri resmen dalga geçiyor olmalıyım ki, şu meşhur "Lozan Masası" haberini atlamışım.Haber şöyle: İsviçre Konfederasyonu Başkanı Pascal Couchepin, Türkiye'yi ziyaret etmeden önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e güzel bir jest yapmak istemiş ve ellerini çenesine dayayıp, "Acaba ne yapsam Türkleri çok sevindiririm?" diye hayli düşündükten sonra Lozan Antlaşması'nın imzalandığı masayı hediye etmeye karar vermiş.

Cumhurbaşkanı Gül ise, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna sahne olan bir masa. Bizim için manevî değeri tabii ki büyük olan bir anı. Tabii ki bu, Türkiye'de depoda durmayacak, Türkiye'de en güzel şekilde sergilenecek." diyerek teşekkür etmiş.

Anladığım kadarıyla biz, "Bu masayı ne yapacağız, nereye koyacak, nasıl sergileyeceğiz; bu masaya en lâyık bina, en yaraşır mevkii hangisidir?" diye düşünüp dururken Vakit Gazetesi, mezkûr masanın resmini basıp, "İşte ihanet masası!" diye ortalığı velveleye verip Cumhurbaşkanı'nı, "Bu masayı niçin kabul ettiniz?" diye eleştirince ortalık karışıvermiş.

Her türlü karışıklıktan rejim aleyhtarı bir rutûbet hissesi çıkarmasıyla mâruf anamuhalefet partimiz, kutsal masanın, otobüste unutulmuş bir eşya gibi ortalık yerde sahipsiz kaldığını görünce dayanamamış; bu armağanın Türkiye'de çok büyük ilgi, heyecan, sevinç yaratacağını umut eden CHP'lideri Baykal, açmış ağzını yummuş gözünü:

"Sayın Cumhurbaşkanı Gül, bu masa ile ilgili olarak düzenlenen törende masa için teşekkür etmeyi unuttu. Danışmanları bunu hatırlatınca (Ha... Bir de masa var. Teşekkür etmem gerekiyor galiba) diyerek teşekkürleri ifade etti. Daha sonra bazı basın organları bu masaya "bir ihanet masası" dediler. Yani Lozan Antlaşması'nı bir ihanet antlaşması olarak gördükleri anlaşıldı. Daha sonra Çankaya'da Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nden bu masaya Köşk'te yer bulmanın mümkün olmadığı, bu masanın nerede bulunacağına ilgili bakanların bir komisyon kurarak karar verecekleri açıklandı. Şu anda masa sahipsizdir, nerede duracağı belirsizdir. Boşlukta kalmıştır konu. Oldukça da süre geçmiştir. Bu bizi çok rahatsız etti. Üzüldük. Çünkü Lozan Antlaşması, Türkiye'nin uluslararası meşruiyetinin bütün dünya tarafından kabul edildiği bir anlaşmadır. Ülkenin varlık sebebi, Türkiye'nin vicdanıdır. Birinci Dünya Savaşı'nı bitiren antlaşmaların hiçbiri yürürlükte değil, sadece Lozan Antlaşması yürürlükte kalmaya devam ediyor. Bugün için anlaşmanın büyük değeri vardır. Bütün tartışmalar oraya gelip dayanmaktadır; bu masaya gösterilen tepkinin aslında bu antlaşmaya yönelik bir hazımsızlığı, bir tepkiyi yansıttığını üzüntüyle görüyorum." diyen Baykal, bu çerçevede CHP olarak kamuoyuna bir açıklama yapmayı kararlaştırdıklarını ifade ettikten sonra bombayı patlatmış:

"Bu masaya CHP olarak biz sahip çıkmaya hazırız. Bu CHP'ye yakışır. Bunu imzalayan ikinci Cumhurbaşkanımız ve ikinci genel başkanımız İsmet İnönü'dür." dedikten sonra yeni bir genel merkez inşa ettiklerini ve burada müze ve arşiv geliştirme konusunu ciddiyetle ele aldıklarını kaydeden Baykal, "Bu masaya layıkıyla sahip çıkacak noktadayız. Eğer bu konuda Türkiye'de devletin, bürokrasinin sahip çıkmakta bir sıkıntısı varsa, CHP olarak bu masaya talibiz. Onu en iyi şekilde korur, muhafaza ederiz. Vatandaşlarımızın bunu en iyi şekilde izlemelerini, görmelerini sağlayacak şekilde teşhir ederiz." diye konuşmuş.

Muhtemelen demecinin tam da burasında, "Yahu, koca anamuhalefet partisi işi gücü bıraktı, dört bacaklı bir masayla uğraşıyor." diye dalga geçecek aymazlara malzeme vermemek için Sayın Baykal, sözlerine şöyle devam etmiş: "Önemli olan masa değil Lozan Antlaşması'nın bizatihi kendisidir. Kamuoyumuzu Lozan Antlaşması'nı ve Lozan Antlaşması'nın imzalandığı o masaya sahip çıkmaya, bu bürokratik ilgisizliğe, vurdum duymazlığa bir an önce son verilmesini talep etmeye çağırıyorum. Kendi tarihimize karşı, değerlerimize karşı bu vurdum duymazlık gerçekten çok incitici ve üzücüdür. Buna bir an önce son vermek lazım. Biz bu konuda harekete geçmeye hazırız. Kamuoyumuz da bu konuya sahip çıkmalı, destek olmalıdır ve bir an önce Lozan masasının sahipsiz olduğu gibi bir izlenim ortadan kaldırılmalıdır."

*

Yazıyı buraya kadar okumayı başardıysanız sizi kutlamak isterim çünkü insan yoruluyor. Zannedersiniz ki İsviçre Konfederasyonu Başkanı Pascal Couchepin, bize dört bacaklı bir masa değil de nükleer atıkla dolu bir gemi dolusu varil göndererek ülkeyi içerden çökertmek gibi hain bir tertibin içindedir. Ne münasebet; sadece basit bir iyiniyet jestinde bulunmak istemiş Mösyö Kuşepen (Bilenlere sordum; öyle okunması lazım geliyormuş).

Bir dakika beyler, bir dakika! Önce şu İsviçre'nin yönetim şekline bakalım hele. Ansiklopedi'nin söylediğine göre bu adamlar henüz Cumhuriyet'in nasıl bir fazilet rejimi olduğundan bile habersiz görünüyor; İsviçre 1848'den beri Konfederasyonla yönetiliyor, yani bir Cumhurbaşkanları bile yok ve biz oturmuş bunların gönderdiği masayı nereye koyacağımızı tartışıp birbirimizi tırmalıyoruz.

*

Bilirim aldırış eden çıkmaz fakat ben hükümetin yerinde olsam masayı olduğu gibi CHP Genel Merkezi'ne zimmetler, sonra da bir kenara çekilip parti içi muhalefetle Baykalcılar arasındaki "kutsal masa" polemiğini seyrederdim.

*

Masa da masaymış ha!


Kaynak (Arşiv)