Kuşan mangal yüreğini yiğidim hesaplaş geçmişinle!

Diyarbakır konuşmasında niçin "Kürt" kelimesini kullanmadığını merak eden bir gazeteciye Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Söyledim, Kürt sorunu var dedim" diye cevap verdiğini okuyunca beni bir derin düşüncedir aldı. İmrenmedim desem yalan olur; bu yaştan sonra ne kadar çalışsam böyle seri ve güzel bir espri yapabileceğimi sanmam.

Boşuna lider olunmuyor; demek ki var Kemâl Bey'de bir şeyler...

Vaktiyle, kurmayları İsmet Paşa'ya, "Paşam rakiplerimiz hep Allah'tan, dinden, imandan bahsediyorlar; siz de böyle yapsanız!" dediklerinde Paşa ertesi günkü konuşmasını "Allahaısmarladık" sözüyle bitirmiş hani; onu hatırladım. O da müthiş bir espriydi doğrusu. Yeri gelmişken hakkını teslim edelim, İsmet İnönü, dini lugâtı, seçim meydanlarında sempatik görünmek için kullanmamak konusunda saygı uyandıran bir duruşa sahipti. Siyasetini tasvib etmesem de, bu yönüne hürmetim vardır. Biz CHP'nin şimdiki başkanından bahsedelim şimdi: Hazırcevap, espritüel bir insan Kemâl Bey, sıkı hayranlarından başka kimsede gülme hissi uyandırmasa da insanlara sevimli gelen bir tarafı olduğunu kabul ediyoruz. Bu yanını biraz çocuksu bulduğumu söylesem CHP'liler yanlış anlar, kızar diye endişe ediyorum; nitekim büyük bir merakla işimi-gücümü yüzüstü bırakıp dinlediğim Diyarbakır konuşmasında Kürt meselesi hakkında, bana göre hiçbir şey söylememiş olmasında muzip bir tavır, derin bir espri gayreti gördüm. Aynı gazeteciye, mahalli idarelere özerkliğin siyasi özerkliği kapsamadığını bir kere daha vurgulayarak, "Yok öyle eyalet sistemi, tersine ülkeyi bütünleştirmek istiyoruz. Türk Bayrağı'nı da Türk Bayrağı vurgusunu da özellikle Diyarbakır'da yaptım. Yerel yönetimlere özerklik şartında bölünme yoktur. Belediyelerin mali özerkliği yok. Biz ayrı silahlı gücü, bayrağı olsun demiyoruz." demesi de ironik bir cevaptı bana göre; oysaki Hakkâri konuşmasını Diyarbakır'da biraz daha açacağını, ayrıntılara gireceğini düşünmüştüm, yanıldım. Konuşma metnini baştan sona yeniden gözden geçirdiğimde CHP'nin Diyarbakırlılardan kendileri için oy istemek yerine, "Hükümete oy vermeyin kâfidir arkadaşlar!" anafikri üzerinde durduklarına hükmettim.

Söz İsmet Paşa'dan açılmışken, Kılıçdaroğlu'nun eski liderinden "Kimyâ bozmak, sinirlendirmek, ölçüsüz ve öfkeli sözlerle kamuoyu önünde açık düşürmek" siyasetini ilhâm aldığını da belirtmek lâzım herhalde. Her yerde konuşmasını, "Başbakan'ın kimyâsını bozacağım" sözleriyle süslemekten zevk alıyor; meselâ, "Adam gibi adamsan çıkarsın karşıma", "En büyük bölücü Başbakan'dır", Ali Demir'i kastederek "Ar damarı çatlamış adam" gibi sözlere tevessül etmesi, kimyâ bozma niyetinin tezâhürü olsa gerek. İsmet Paşa evet, rahmetli Menderes'in kimyâsını bozmuştu ama daha sonra siyasi bakımdan hiç iflâh olmadığını birisi hatırlatmalı ona...

Olsun, yine de sevimli ama; kim bilir sıkı taraftarlarına nasıl "Dünyalar tatlısı bir adam" gibi görünmektedir.

Az kalsın unutuyordum; Diyarbakır nutkunun en önemli ve altı çizilesi cümlesi, "Geçmişimizle hesaplaşacağız" idi. Bir CHP liderinin ağzından, hele Kemâl Bey'in ağzından "geçmişle hesaplaşmak" sözünü duymak, insanda garip bir tesir yapıyor, hani "kulaklarıma inanamadım" derler ya, öyle bir şey. Hayırdır inşallah; CHP hakikaten "Yeni CHP" oluyor galiba. Geçmişle hesaplaşmak vs... Bunlar nasıl lâflar arkadaşlar, ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu gerçekten?

Şu seçim patırtısı geçsin, bu konuyu Kemal Bey'e hatırlatalım yeniden; bakalım partisinin geçmişiyle nasıl hesaplaşmayı düşünüyor? "CHP geçmişiyle hesaplaşıyor!", şu küçük cümleden ne güzel, ne ibret verici, ne eğlendirici bir politik dizi çıkar ama...


Kaynak (Arşiv)