Kürt meselesinin çözümünde en mühim taraf, Türk toplumudur
Hükümet seçimden çok güçlü çıkmasının gereklerini yerine getirmeye başladı.
Bu kadar büyük problemlerle boğuştuğumuz bir demde yüzde 50’lik oy oranıyla hükümet etmek, Türkiye için büyük avantaj sağladı; şimdi bu avantajın problem çözme üstünlüğüne dönüştürülmesini bekliyoruz. Futbolda şike ve Deniz Feneri davasında önemli adımlar atılmasına ilâveten Kıbrıs’ta nihai barışı müjdeleyen haberler gelmesi sebepsiz değildir.
Başbakan’ın “Ustalık dönemi” vurgusunun ana hatları şimdi çok daha iyi anlaşılıyor. Bellidir ki aynı cesaret ve kararlılık, yeni anayasa metni çerçevesinde Kürt meselesinin halli için de gösterilecektir.
Çözüm için siyasi irade ve isteklilik var; şartlar problem hissedileli beri hiç bu kadar elverişli olmamıştı.
Bu mesele iki uçlu; bir tarafta Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun karar mekanizmaları, diğer tarafta Kürt taleplerini seslendiren ve savunan örgütler. Her iki tarafın da önünde aşılması gereken büyük psikolojik engeller bulunuyor ve diyebiliriz ki, çözüme giden yolda en büyük tehlikeyi, bu gibi psikolojik mayınlar teşkil ediyor. Âdil çözüm herkesi rahatlatacak.
Kürt örgütleri, müzakerede kendilerini alacaklı ve talep eden taraf olarak hissetmekte haklı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşundan beri kendi Kürtlerine doğru yaklaşmadı; tekrarlamaktan usanmadığı hatalar yaptı; en büyük sistematik yanlışı Kürtlerin varlığını inkârdı. Uğradıkları fiziki eziyet ve baskıdan ziyade bu nisyan ve inkâr edilmişlik hissi en acısı olmalı. İşte bu haklı mağduriyet hissiyle pazarlık kapısını kabulü imkânsız taleplerle açmak eğilimi yüksek görünüyor. Tam bu noktada işaret etmelidir ki Kürt taleplerinin en güçlü ve en zayıf noktası, bazı Kürt örgütlerinin silahlı isyan, sabotaj ve saldırı metodudur. Güçlü bir faktördür çünkü, devletin emniyet unsurları, silahlı saldırı caydırmakta başarılı olamadılar. Bugün Kürt meselesini âcilen halli gereken bir mesele olarak gösteren unsurların başında silahlı şiddet geliyor: En zayıf noktadır çünkü, silahlı Kürt eylemleri problemin görünür hâle gelmesini sağlamakla beraber, Türk kamuoyunda daima tepkiyle karşılandı. Kürtleri, çözüme doğru yaklaştırır gibi görünen eylemler, Türk tarafını çözüm noktasından uzaklaştırıyor.
İşte böyle bir zihnî vasatta Kürt sözcülerinin ılımlılıkla provokasyon arasında gidip gelen, inandırıcı olmayan ve çatışmadan besleniyormuş izlenimi veren manevraları dikkat çekiyor; bu arada sıkça tekrarlanan bir cümle dikkat çekiyor: Kürt sözcüleri çözüm konusunda muhatabın devlet olduğunu ileri sürüyorlar. Görünüş itibariyle doğrudur fakat muhtevası yanlış. Çözümün nihai adresi bizatihi toplumun kendisidir, genel mânâsıyla Türk toplumudur. Kürt sözcüleri, sadece bir siyasi örgütün hükümette bulunduğu bir tüzel kişiliğe değil, bütün topluma hitab ettiklerini fark etmeliler. Türk toplumunun kalbini kıran, inciten, dışlayan ve küçük düşürüldüğünü hissettiren bir çözüme çözüm denemez. Yıllarca Kürtlerin aynı zihnî çöküntü ile devlete ve güvenlik güçlerine tepki verdiklerini biliyoruz. İtinasız sözler, ölçüsüz davranışlar yeni bir memnuniyetsiz kitle icadından başka bir şeye yaramaz. Müzakereciler şu hususu daima hatırlamak zorundadır: Türk toplumunun onaylamadığı bir çözüm çözüm değildir; çözüm Kürtler kadar Türkleri de mutlu etmek zorundadır.
İyi niyetle elimizi uzatsak çözüme dokunacağız; çünkü çözüm diye beklediğimiz şeyi zaten fiilen yaşıyoruz ve Kürt taleplerini karşılayan iyileştirici tedbirler peyderpey alınıyor. Çözüm dediğimiz şey o kadar yakın fakat bir o kadar da uzak. Ne var ki Kürt meselesi yıllarca büyük bir endüstri, âdeta mâli bir sektör teşkil etti; içeride ve özellikle dışarıda birtakım örgütleri, partileri, birtakım bürokratik güçleri besledi, varlıklarına anlam kattı. Ortadan kalktığında, krizden beslenenleri de yokluğa mahkûm etmesi kaçınılmazdır. Tamamen menfaat sebebiyle çözüme engel olmak isteyenlerin oluşturduğu güçlü lobiyi, ancak herkesin iyi niyeti ve çözüm ümidi etkisiz kılabilir.
Kürt sözcülerine itidal ve hüsnüniyet, devlet ve hükümete cesaret, Türk toplumuna sabır ve temkin gerekiyor. Büyük adımları ancak galipler atabilir.
Herkesin kendini galip ve mutmain hissettiği bir çözüm talebi ediyoruz.