Küçük parti dramı
-Partimizin başkanlık divanı toplantısını açıyorum arkadaşlar; yalnız görüyorum ki, arkadaşlardan çoğu burada yoklar; nerede oldukları konusunda genel sekreter arkadaşımızdan bir açıklama rica edebilir miyiz?
-Aman sayın genel başkanım, estağfurullah. Onur duyarım; efendim, malumunuz vechile arkadaşlar, 'genel başkan nasıl olsa vaktinde gelmez' düşüncesiyle parti binamızın alt katında yer alan kıraathanede birer çay içmeye gitmişlerdi... neredeyse gelirler inancındayım?
-İyi ama sayın genel sekreter, kanımca partimizde, minik bir ücret mukabilinde çay hizmetleri veriliyor. Bu arkadaşların parti çayı dururken başka birtakım çevrelerde çay içmeye kalkışmaları hoş görülemez!
-Sayın genel başkanım, söz alabilir miyim?
-Buyrun ne demek?
-Efendim yorulmayınız, ben işin aslını anlatayım; bildiğiniz gibi partiye çaycı olarak alınan arkadaşımız, genel idare kurulu üyesi bir arkadaşımızın yakınıdır. Öyle olduğu için arkasına güvenip doğru dürüst çay demlemiyor, arkadaşlar da ondan içmek yerine giriş katındaki kahveye takılıyorlar; mesele bundan ibarettir efendim.
-Yaa, çok ilginç doğrusu; bu acil meseleyi derhal ilk kurultayımızda gündemimize getirmeliyiz. Şimdi kahvedeki arkadaşları arayın, çaylarını da alıp toplantıya gelsinler.
-Emredersiniz sayın genel başkanım.
-Gündeme geçelim; nedir gündem sayın genel sekreter?
-Valla bilmem ki başkanım; siz ne derseniz odur?
-Ne demek yav şimdi bu; kocaman siyasi parti olmuşuz, iktidara yürüyoruz, seçimlerin eli kulağında, hâlâ gündemsiz toplantı mı yapıyoruz yani?
-Sayın genel başkanım söz alabilir miyim?
-Elbette buyrun, zaten demin de söz almıştınız Hüsmen Bey!
-Efendim kendinizi helak etmeyiniz, ben işin aslını anlatayım. Siz önceki başkanlık divanı toplantılarında daha gündemin ilk maddesi konuşulmadan tatlı tatlı Edremit'teki askerlik hatıralarınızı, öğretmen iken müfettişi nasıl kovaladığınızı... bir başka gün apartmandaki yangın tatbikatını nasıl yönettiğinizi filan anlatmıştınız ya?..
-Evet, hatırlıyorum, ne olmuş yani?
-Şimdi sayın genel sekreter de 'nasıl olsa genel başkanın hatıralarını dinliyoruz, gündem hazırlamaya gerek yok' diye düşündü; bize sordu; biz de münasiptir dedik. Mesele bundan ibarettir efendim.
-Hmm, anlaşıldı fakat yanlış anlaşılmış. Bir parti gündemsiz olmaz arkadaşlar; bu olay bir daha tekerrür etmesin!
-Tık tık tık!..
-Kim o, geliniz efendim; kahvedeki arkadaşlarımız da geldiler nihayet! Arkadaşlar lütfen bir daha girişteki kahveye takılmayalım; parti binasını terk etmeyelim. Ayıp oluyor. Şimdi gündemin ilk maddesini açıklıyorum. Arkadaşlar bugüne kadar birkaç miting yaptık, biliyorsunuz. Vatandaştan tık gelmiyor efendim. Öööyle seyrediyorlar. Bu mitingleri gazetelerde haber haline getirecek, vatandaşın ilgisini cezbedecek birkaç atraksiyon numarası bulmamız gerekiyor...
-...
-Sayın genel başkanım söz alabilir miyim?
-Almasına alabilirsiniz de dikkat ediyorum, hep siz konuşuyorsunuz bugün Hüsmen Bey!
-Valla ben keyfimden konuşmuyorum sayın başkan. İstemiyorsanız istifa edip gideyim hemen...
-Alınmayınız yahu, ben şaka olsun diye söyledimdi, buyrun sizi dinliyoruz?
-Efendim kendinizi helak etmeyiniz; ben size işin kestirmesini söyleyim. Diyorum ki, şöyle eli yüzü düzgün, güzeelce iki şarkıcı türkücü filan bulup da getirtsek mitinge. Vatandaş bayılıyor efendim böyle şeylere!..
-Yaa, öyle mi; böyle parlak fikri olan başka arkadaşımız var mı?
-Efendim, arkadaşımız şeyedince benim de aklıma şey geldi: Sayın başkanım geçen gün trende gidiyordum vagonun içinde. Arkadaşın biri yüksek sesle "anaaa dansöze bak, sağ tarafta" diye bağırınca hemen herkes sağ taraftaki pencerelere üşüşüverdi.
-Eee, konuyla alâkası?
-Dansöz getirelim efendim, bu milletin ilacı dansöz; emir buyurursanız benim bir organizatör arkadaşım var, ucuza getirebiliriz!
-Arkadaşlar, değerli dostlarım, iyi niyetinizi anlıyorum ama şarkıcıymış, dansözmüş, bunlar partimizin imajını lekeler; olmaz! Daha ciddi teklifler beklerim sizden...
-Sayın genel başkanım, söz alabilir miyim?
-Yine mi sen Hüsmen; al hadi, al sana söz!
-Sayın başkanım, arkadaşların çoğu, 'nasıl olsa seçimde alacağımız oy, binde iki buçuk; onun için kendimizi yormaya değmez' diye düşünüyorlar. Dikkat buyrulduysa partiye de başkanlık divanı mensuplarından başka kimse gelmiyor zaten! Mesele bundan ibarettir efendim.
-Ãok üzüldüm arkadaşlar; biz aziz vatanı kurtarmak, yeniden bir milli mücadele ortamına getirmek için didinirken demek bazılarımız böyle düşünüyor; çok yazık, çok yazık!
-Efendim bir fikrim var!
-...
-Evet şarkıcı, dansöz olmaz ama illüzyon olur pekâlâ. Sihirbaz getirelim. Millet toplanınca da siz çıkar nutuk atarsınız!
-Nutuk atmak mı- Ona konuşma yapmak denir efendim, önce politik tabirleri öğrenmemiz lazım galiba?
-...!
-Yok beyler yok; bu böyle olmayacak; en iyisi şeytan diyor ki, kapat partiyi, kahve haline getir. Politikayı da bırak. Ne hali varsa görsün bu millet!
-Efendim söz alabilir miyim?
-Seni vurmadan önce bari son sözlerini söyle Hüsmen!
-Bu harikulade bir fikir efendim. Zaten arkadaşlar siz gittikten sonra dolaplardan tavlaları, okey tahtalarını çıkarıp iddialı turnuvalar düzenliyorlar. Şöyle yapalım efendim; salon kısmı kahve olsun; genel başkanlık odasını ise mutfak haline getirip tost, kızarmış patates filan yaptıralım.
-Oldu olacak kahvenin adını da siyasal kültür kıraathanesi yapalım; nasıl?
-Süper fikir efendim; mesele de budur kanımca!