Küçük, çapkın, ayartıcı bir ıslıkla...
Rotahaber'den Eşref Aydoğmuş, son zamanların en aydınlatıcı röportajında SP lideri Kamalak'a, AKP ile ittifak konusunu sormuş.
Sayın Kamalak'ın ittifaka ‘yeşil yeşil' baktığını cevabından anlıyoruz, “Biz bu ülke için varız. Siyasi partiler ülkede barışı ve huzuru tesis için vardır. O manada biz, hangi parti olursa olsun ittifak edip faydalı hizmetler yapabilirsek orada varız.” Peki diyor Aydoğmuş, “Kırmızı çizgileriniz var mı?” Cevap: “Biz her şeyden önce adil bir hukuk düzeni, üreten bir ekonomi, barışçıl bir sosyal yapı hedefliyoruz. 17-25 Aralık tabii ki önemli. Ama sıralamaya koyduğunuzda akan kan, çok daha önemli. İşsizlik, çok daha önemli.” Neymiş?
Yorgunu yokuşa sürmeyelim. SP Genel Başkanı açıkça demeye getiriyor ki; ‘İttifaka can atıyoruz ama pazarlıkta elimizi güçlendirmek için olaya hemen atlıyor görüntüsünü vermeyeceğiz; bunlar ayrıntıdır. İttifaka varız.'
Biz bu film sahnesini görmemiş miydik, hatırlayın! 3 sene önce HAS Parti lideri Sayın Kurtulmuş da, şimdiki partisi için söylediği “Bunlar Harun gibi geldiler, Karun gibi oldular.” sözünü yalanlarcasına arkadaşlarıyla kurduğu partiyi yıkıp AKP'ye katılmıştı. HAS Parti 2011 seçimlerinde sadece 0,76 oranında 327 bin oy toplayabilmiş olmasına rağmen vaat ettiği potansiyel sebebiyle AKP'ye buyur edildi, el üstünde tutuldu. SP 7 Haziran'da, MHP ittifak teklifini reddedince BBP ile birlikte 2,06 oranında oy aldı. SP'nin 2011'deki oyu 543 bindi (yüzde 1,27). Bu rakam 2002'den beri AKP'ye karşı dik duran, kararlı ve sabırlı bir kitleyi işaret ediyor; ne var ki kitlede değilse bile lider kadrosunda çözülme alâmetleri artık bâridir. Yüzde 1 bile AKP için şu anda altın değerinde, marjinal faydası çok yüksek bir rakam. Görünen köy kılavuz istemez. Bu röportaj SP'nin şahsında Milli Görüş çizgisinin iktidar nimetlerine daha fazla dayanamayarak tükendiğini haber veriyor ve bu gidişle Milli Görüş ve İslamcılık davasının Ali Bulaç'tan başka samimi müdafii kalmayacak.
BBP'nin halen 300 bin civarında bir oy potansiyeli var ve SP'nin başına konan ‘devlet kuşu' BBP'yi de ihmâl etmez. Yalçın Topçu'nun durup dururken bakan yapılması önemli bir işarettir ve AKP içinden birilerinin BBP parti binalarına vaktiyle kira yardımı yapmasının meyveleri bu seçimde hasat edilecek gibi görünüyor.
AKP'nin istediği muhalifi küçük, ayartıcı ve çapkın bir ıslıkla kolayca ayartmasının kökünde basit bir gerçek var: AKP artık devletin kendisi haline geldi ve bu ortamda muhalif olmak dayanılmaz derecede tecrit ve kamu haklarından mahrumiyet anlamına geliyor. İşte bileğinin gücüyle LYS'de birinci olan gence verilen ödül törenine katıldığı için eleştirilen ve paralelci olmadığını ispat için deliye dönen Bursa AKP il başkanının cümlesini böyle okumak gerekir; diyor ki: “ Öğrencinin Nilüfer Lisesi'nden olduğu anons edilince başımızdan aşağı kaynar sular döküldü... Çok rahatsız olduk. Bize, ödül alacak öğrencinin Paralel'in okulunda olduğunu haber verilmeliydi. Zaman gazetesine haber olduk.”
Stalin Rusyası'nda Komünist Partililer'in ‘Karşı devrimci' olmadıklarını isbat için en yakınlarını polise ihbar edip ‘özeleştiri'de bulunmaları geldi aklıma bu haberi okuyunca... Günün birinde bunlar, vaktiyle AKP'li olmadıklarını ispat için kim bilir nasıl gülünç hallere düşecekler!
İşin bir de evlâd ü âyâl faslı var; şahsî direnişiniz bir mânâ ifade etmiyor; evlat ve yakınlarınızın sizin yüzünüzden mağdur edilmesine katlanmak da var işin içinde. Yalçın Topçu'nun sürpriz bakanlığında bu boyutun önemli izleri var.
Bir çapkın ıslıkla havuza atlamanın anatomisi budur. AKP, dünya nimeti ve güç dağıtıyor; heveslileri de, önceki söylediklerini yutup, küçük bir ikbâl için batmakta olan gemiye tırmanıveriyorlar hemen.
Daha ağırı yazılabilirdi ama nedense kıyamıyorum: Bindiğiniz gemi batıyor ey ‘milliyetçi', ‘dinibütün' ve ‘muhalif' arkadaşlar. Zamanlamanız berbat; prensipleriniz de öyle!