Kuala Lumpur'a çek şoför efendi!
Korsan taksicilere verilen para cezalarını artıran kanunun, vatana, millete, Balkanlar'a, Ortadoğu'ya ve bütün dünya barışına hayırlı olmasını diliyorum.
Yan sanayi mâmulü, "Çakma" bir İstanbul sâkini olarak belirtmeliyim ki dört seneden beri şahsen hiç korsan taksici görmedim. Eğer sabrederseniz bu önemli konuyu izah edeyim; efendim, korsan taksici deyince, özellikle İstanbullu olmayanların aklına şöyle bir görüntü gelebilir: Arabanın her iki yanında korsanlığın alâmet-i farîkası kurukafalı siyah flamalar vardır; "Kaptan" şoför ise başı bandanalı, tek gözü kim bilir hangi durak kavgasında sakata geldiği için o bilinen meşin parçasıyla kapatılmış, iki karış sakallı, belinde pala, torpidoda yarım metre uzunluğunda yıldız uçlu tornavida ve koltuk altında tamamen Türk sanayi ürünü beyzbol sopası taşıyan ürkütücü bir tiptir!
Alâkası yokmuş. Bir taksici arkadaştan edindiğim bilgiye göre onlar aslında bütün benzerleri gibi turuncuya bakan sarı boyalı, resmen ve alenen (T) plakalı ve dahi taksi ruhsatlı (sahte tabii), sahici taksi ve taksiciden ayırdedilmesine bizim gibilerin asla akıl yetiremeyeceği bir işkolu şeklinde çalışırlarmış. "Nasıl oluyor da oluyor" şeklindeki taşralı sâfiyetimin bütün boyutlarını aksettiren sualime legal taksici arkadaş, "Valla bilmem, oluyor işte!" şeklinde anlamlı bir cevap verince benim için deniz bitti, kara göründü.
"Vay canına" dedim kendi kendime; hâlbuki ben korsan taksicilik kavramının daha çok şöyle tipler tarafından temsil edildiğini sanıyordum: Ağzı bozuk, ürkütücü derecede sinirli ve kaotik aralıklarla klaksona basan, müşteriyi kabul etmeden önce ona ezici ve küçümseyici bakışlarıyla sanki yaradılış arızası olduğunu hissettiren ve kayıt-kabul işlemlerini ilk kaba göz taramasının akabinde "Nereye gideceksin?" şeklinde ve aslında "Kaç kuruşluk adamsın?" anlamına gelen bir soruyla başlatan, nedense gözüme hep biraz önce iştirak ettiği kriminal bir vakadan şimdi dönmüş izlenimi veren bir arkadaş... Nereye gideceksin sorusuna tatminkâr bir cevap alamayınca, müşterisinin yüzüne bakmaya bile tenezzül etmeden "Kapat kapat" diye homurdanarak gaza basan, bütün ömrünce "Sibirya üzerinden Kuala Lumpur'a çek şoför efendi, kaç kuruşsa verek!" diyecek okkalı bir müşteri beklediği halde sistematik olarak hayal kırıklığına uğradığı için bünyesi kendiliğinden asabiyet üreten, hıncını direksiyondan, sert frenden, köklenmiş gazdan çıkarmaya çalışan ve bütün yolların kendisine dedesinden miras kaldığını düşünerek emperyalist bir eda ile araç kullanan bir arkadaş... Kayıt-kabul işleminden sonra lütufta bulunduğu müşterisine hiç aldırış etmeden siyasi polemik yapan, vites kolunda en az iki farklı iri taneli tesbih bulunduran, memleket işleri bir an kendisine bırakılsa nasıl şıppadanak halledeceğini milyonuncu kere anlatmaktan çekinmeyen bir arkadaş...
İstisnâlar var tabii, ama dikkat buyrunuz, "istisnâ"; nazik, güleryüzlü, "Biz size hizmet etmekle yükümlüyüz, müşteri velinimetimizdir" demekten çekinmeyen, saygılı, terbiyeli, beyefendi arkadaşlar. Sayıca o kadar azlıktalar ki, "Acaba hakiki korsanlar bunlar mıdır?" diye şüpheleniyorum şimdi. Evet evet, galiba yeni çıkan kanunla korsancılıktan caymasını beklediğimiz bunlardır; beyefendilikleri, çelebi tavırları ve meslek ahlâkına gösterdikleri sathi saygı ise sadece iyi görüntü vermek arzularından doğan riyâkâr bir yaklaşım olsa gerektir!
"Yahu yazar kardeşim, lâf kıtlığında asmalar budamaktan vazgeç; memleketin daha önemli şeysileri dururken gariban esnaf takımıyla niçin uğraşıyorsun?" diye homurdanabilirsiniz ve size hak vermek zorundayım. Tam bu noktada yüreğimi ferahlatan husus, sair yazar arkadaşların o gibi hususlarda tenvir fişeği gibi kamuoyunu aydınlatmakta olduklarından duyduğum ferahlık ve itminân hissidir. İşte bu gibi basit hislenişlerle Meclis'imizden arzum, "Korsan taksici kimdir, korsan taksi nasıl olur" gibi hayatî bir konuda esaslı bir çerçeve kanun çıkarıp zihnî perişanlığımıza bir nihayet vermeleridir ki, CMK 250'yi düzelten kanun tasarısının bir ucuna ilâve edilebilir diye düşünüyorum pekâlâ!