Körlerin babası Mitat Enç

Dersimiz edebiyat bugün gençler; geliniz bugün "Resmi müfredât"ın dışına kaçıp işi haylazlığa vuralım; killi yapışkan çamur gibi zihnimizden başka dünyaların varlığını sökmeye uğraşan siyaset bahsinden kirişi kırıp edebiyatımızın pek tanınmamış ustalarından biri olan Mitat Enç'ten bahsedelim.

1909'da Antep'te doğdu. Antep'in yerli, vâriyetli ve nüfuzlu ailelerinden birinin bahtiyar çocuklarından olarak, okumaya doyamayacağınız güzellikte geçen yıllar yaşadı. Her ne kadar adına "Hikâyeler" demiş olsa da her birinin taş gibi hakikat olmasından fena halde şüphelendiğim şâheseri "Uzun Çarşı'nın Uluları"nda müthiş bir Antep portresi kaleme aldı; bu portrede birinci tekil şahıs sigasıyla varlığını bulan kişi yazar Mitat Enç'tir; onun hemen ardında çoğu aile üyeleri ve yakın çevresinden müteşekkil insan sûretleri ve onların hikâyeleri görünür ki her biri kısa veya uzun metrajlı filmlere ilham verecek derecede güçlü, ustaca tahkiye edilmiş ve samimi bir dille tasvir edilmiş gerçek hayat parçalarıdır; onların da ardında Devlet-i Osmaniye'nin yıkılış yıllarında kendine mahsus bir edâ ve lezzetle demlediği âhengi ağır ağır yudumlayan bir güneydoğu şehrinin Ayıntab'ın varlığı, bütün heyetiyle görünür. Uzun Çarşı'nın Uluları'ndaki Antep tasvirleri, zihni topoğrafyasını kaybetmiş bir şehri yeniden ihyâ edecek derecede canlı ve keskin hatlar taşır.

Mitat Enç, 20 yaşında hukuk okumak için girdiği İstanbul Darülfünûnu'nun ilk yılında geçirdiği göz rahatsızlığının vaktinde doğru teşhis edilemeyişi yüzünden, İstanbul'da başlayıp Viyana'ya kadar giden uzun ve ızdıraplı bir tedavi sürecinin neticesinde gözlerini kaybetti. Uzun Çarşı'nın Uluları'nı ise zihninde hâlâ yaşayan renkleriyle, 70'li yıllarda kaleme almış olsa gerektir; eskilerin tâbiriyle bu "Muhalled" eseri daha sonra "Selâmlık Sohbetleri" takib edecektir. Evlerinin selamlık kısmında toplanan ricâlin sohbetlerinden yola çıkan yazar, tarihimizde ve edebiyatımızda doğru dürüst işlenmemiş bir hadiseyi, Fransız işgalini, ardından yaşanan "Kaçkaç" zamanlarını tasvir ederken sanki Uzun Çarşı'nın Uluları'na kendi eliyle bir zeyl ilâve etmiştir. "Bitmeyen Gece"de ise, diğer iki kitabında pek farketmediğimiz bir şahsi dramın sersemletici ayrıntılarıyla yüzyüze geliriz; bu eser, Mitat Enç'in engellilik kariyerini anlattığı bir otobiyografidir. "Kariyer" kelimesini özellikle seçtim, çünkü Mitat Enç, otuzlu yılların Türkiye'sinde umum itibarla dilenciliğe, kendi köşesine çekilmeye, siz bilemediniz sokak müzisyenliği kaderine mıhlanan körlere üreterek yaşamanın yollarını öğreten adamdır; bu kitabında Mitat Enç görmeyen gözlerle Avrupa ve ABD'de özel eğitim vâdisinde fakülte ve lisans üstü eğitimini tamamlayarak öğrendiklerini, diğer görmeyenlere nasıl aktarma cehdi içinde çabaladığını anlatır.

Böyle kariyerin önünde hürmetle ihtirâma durmak borcumuzdur.

Gaziantep'te, az sayıdaki edebiyat meraklısı dışında Mitat Enç'in pek tanınmadığını öğrenince hayretle dehşet arasında gidip geldikten sonra dehşette karar kıldım. Neyse ki dün itibariyle, Gaziantep Üniversitesi ile Yazarlar Birliği Gaziantep Şubesi işbirliği ile ilk defa bir Mitat Enç Paneli gerçekleştirildi ve Anteb'e bıraktığı izin genç Antepliler tarafından hatırlanmasına medâr olacak çok mânidar işaret taşları bırakıldı. Selamlık sohbetlerinin mekânından artık yine kahve kokuları yükselecek; Gaziantepliler Mitat Enç caddesinden geçerken, Türkiye'deki bütün körlere babalık etmiş, çok önemli bir edebiyat ve eğitim adamıyla hemşehri oldukları için gururlanabilecekler. Çok geç ödenmiş bir borçtur bu, yine de Mitat Enç'in kadirşinas hemşehrilerini kutlamak isterim; bu borcun temerrüd faizi ise şöyle ödenir: Önümüzdeki sene Gaziantep'teki orta dereceli okulların edebiyat derslerinde Mitat Enç'i ve eserlerini tanıyıp okumayan bir öğrenci bile kalmazsa, bu fevkalâde bir hesap kesimi olacaktır.

Unutmadan: Mitat Enç'i okumak için Antepli olmak şart değil, bilginiz olsun!

Not: Enç'in bu üç kitabını Ötüken yayınladı.


Kaynak (Arşiv)