Kitap okumuyorsun; bari abdest tazele!
MİT Kanunu’yla ilgili değişiklikler “vınn” hızıyla Meclis’ten geçti. Vatana, millete ve hükûmete hayırlı olsun. Vatanı milleti bilemem lakin bundan böyle iktidarların çok işine yarayacağı, vatandaşı ise bu derece güçlü yetkilerle donanmış operasyonel bir istihbarat teşkilatı karşısında korunmasız bırakacağı muhakkaktır.
Ne demeye getiriyorum? Bu cümleyi anlamazlıktan gelen çoğunluk vekilleri, günün birinde aynı yetkileri bir başka iktidarın, kendilerine karşı kullanmaya başladığını farz ederek yaptıkları işin önemini kavrayabilirler; velev ki günün birinde muhalefettesiniz ve bu kanunla tahkim ettiğiniz MİT, bir başka iktidarın, bir başka başbakanın yönetiminde!.. Anlıyorsunuz değil mi?
Değişikliğin olumlu tarafı, bundan böyle MİT’in, devletin derinliklerinden ziyade hükûmete bağlı çalışacağıdır. Askerî darbeleri bile hükûmetinden gizleyen ve özellikle son dönemde siyasileri pek zor durumlarda bırakan bazı çalışmalarıyla bilinen bu teşkilâta çekidüzen verilmesi tabiidir. Tabii olmayan yeni değişikliklerle MİT’in bürokrasi içindeki özerkliğinin artık yargı, muhalefet ve basın tarafından denetlenemeyeceği, buna mukabil bugünlerde görüldüğü gibi MİT-hükûmet arasındaki yüksek uyum halinin kısa sürede mutlak bir istihbarat devletine yol açma endişesidir.
Yeni MİT Kanunu’yla kişinin devlet karşısında hemen hemen hiçbir korunağının kalmayacağını, yeni düzen içinde tutunmak ve hayatta kalabilmek için hükümet partisine sığınmaktan başka çaresi olmayacağını henüz duymayanlara hatırlatmak gerekir; halbuki kişinin sığınağı iktidarlar değil bağımsız ve tarafsız yargı diye bilirdik düne kadar. Kötü niyetlilerin elinde değişikliklerin getirdiği yeni ve lâyüsel yetkiler bezdirici, hatta ölümcül baskı uygulamalarına yol açacak gibi görünüyor.
“Eski kanunun ne eksiği vardı ki yenisine hâcet duyuldu?” sorusunu geçiyorum; eski kanun zamanında bile aydınlatılamayan ve askerî savcılığın aldığı bir kararla üstü küllenen Uludere skandalının gerçek faillerini bir türlü öğrenememiştik. Yeni düzenlemenin eskisinden farkı şudur: Artık, “Uludere’de ne olmuştu?” sorusunu sormak bile netâmeli ve belâlı bir fikir haline gelmiştir, zira kanun MİT’in görev ve faaliyetleri hakkındaki bilgi ve belgeleri temin edenleri 4-10, yayınlamaya kalkışanları ise 3-12 yıl arasında hapisle tehdid ediyor. Gazeteciysen susacaksın demektir bu; sıradan vatandaşlara düşen ise, “doktora ayıp olmaz” hükmünde olduğu gibi, “Canımın içi devletimden gizleyecek bir şeyim yoktur” diyerek hakkındaki her türlü bilgi, belge, kayıt ve verileri hükûmete fedâ etmek olacaktır; zira MİT görev esnasında gizli çalışma usul, prensip ve tekniklerini kullanır ve hikmeti kendinden menkul bir teşkilat olarak ülke menfaatinin gerektirdiği hallerde yerli-yabancı her türlü örgütle doğrudan ilişki kurarken fiilen sadece başbakana karşı sorumlu olacak, velev ki suç işlenmesi halinde bile ancak başbakanın izniyle yargı karşısına çıkacaktır.
Yerim yok, uzatmayacağım. Ötekilerde olduğu gibi kanun ışık hızıyla Cumhurbaşkanı tarafından onaylanırsa, üç aydan beri yaşadığımız sürek avının çok daha beterini göreceğiz. İşadamından gazetecisine, sendikacısından bürokratına, ülkede yaşayan yabancı uyruklulardan sade vatandaşa kadar herkesin iktidarla iyi geçinmekten, yaranmaktan ve tabasbus göstermekten başka yolu kalmayacak. Bugünleri katbekat aşan bir biat ve sadakat gösterilerine şahit olacağız. Sosyal medya ve basın hürriyetine buradan veda makamında el sallayalım.
HSYK teklifi geçirilirken uyanmadık, internet kanunu kezâ, şimdi de MİT Kanunu. Okumayı sevmeyenlere müjde: Artık 30’lu yıllarda otoriter partilerin kurumları suistimal ede ede demokrasinin boğazına nasıl kelepçe geçirdiğini öğrenmek için kitap okumak zorunda değilsiniz; olup biteni dikkatle seyretmeniz kâfi gelecektir.
Otoyoldan önceki son benzinlik sapağını geçtik ey aziz milletim; şimdi buyrunuz bir abdest tazeleyelim!