Kimse Yok mu? Elbette var!
Sonda söyleyeceğimi başta ifade edeyim: Kurbanla yaklaşacağız.
Hac Sûresi’nin 37. Âyetine bir kere daha eğiliyoruz: “Elbette onların ne etleri, ne kanları Allah’a ermez, velâkin ona sizden olan tekva erecektir, böyle onları size müsahhar kıldı ki size yolunu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir ile büyükleyesiniz, ve müjdele o vazifelerini güzel yapan muhsinleri.”
Kurban felsefesi bundan daha güzel nasıl ifade edilebilir ki?
Rahmetli Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur’an’ın o mutantan ve kendine mahsus edâsını Türkçeye çok iyi yansıtan açıklamasını hatırlayalım, çünkü bazılarımız için kurban ibâdeti, dinî mâhiyetini ve Allah’a yakınlaşmak kasdını kaybetmeye, dünyevî bir edâ ile pek de mânâsı hakkında düşünmeden yerine getirdiğimiz bir ritüel hâlini almaya başladı.
Fethullah Gülen Hocafendi, bu sene mükellef olup da gücü yetenlerin bir yerine iki, hattâ üç kurban kesmesini, birini ailesine ve yakınlarındaki komşu ve fukaraya, ötekini güneydoğuya, sonuncusunu ise Somali’ye tahsis etmesini tavsiye etti. Bu anlamlı ve güzel hatırlatması için, milletin vicdânını aksettiren bu sese ne kadar teşekkür etsek azdır. Uzvumuzun güneydoğusu hamdolsun, Afrikalı mağdurlar mesâbesinde yokluk, kıtlık içinde değildir fakat memleketin her yerinde olduğu gibi güneydoğuda da yardıma muhtaç insanlar eksik değil. Kaldı ki Hocaefendi’nin yardım faaliyetlerinde güneydoğunun ihmâl edilmemesine yönelik ikazı bu seneye mahsus özel bir jest değil; bildiğim kadarıyla yıllardan beri Kimse Yok mu Derneği aracılığı ile her yıl binlerce kurban güneydoğuya gönderiliyor.
Kalbimizin güneydoğusuna hiçbir surette muğber, kırgın veya sitemkâr değiliz. Terör hadiselerinden ötürü güneydoğulu kardeşlerimizi sorumlu tutmak, onlara incinmek aklımızdan bile geçmedi, geçmez. Bir anlık öfke ile bu fikri hatırlayanlara birilerinin çıkıp doğru istikameti hatırlatması gerekir; çok şükür aramızda böyleleri hiç eksik olmadı, olmayacak. Eldeki kıymetlerimizin kadrini bilelim. Bize yüksek İslâmî değerleri hatırlatanlara, unuttuğumuz görevleri işaret edenlere şükran borçluyuz.
Teröristlerle bölgenin mâsum ve mağdur ahalisini aynı şeymiş gibi gören kendini bilmezlerin yol açtığı hezeyanları bu vesile ile şiddetle kınamalıyız. Bilgisayar başında vatan kurtaran, etrafa Ulusalcı mesajlar karalayıp göndererek ucuz vatanseverlik taslayan bu çevreler, ne zaman yılgınlığa kapılsalar, “Bölelim gitsin, Türkiye’nin batısını AB’ye daha kolay alırlar, millî gelirimiz yükselir” şeklindeki saçmalamaları ile meşhurdur. Onlar toplumun gönlünü, kalbini ve ruhunu temsil etmiyorlar neyse ki.
Kimse Yok mu Derneği, 1999 Marmara depreminden sonra edinilen tecrübe ve ortaya çıkan ihtiyaç ışığında 2002 yılında Samanyolu Televizyonu bünyesinde kuruldu ve kısa zamanda uluslararası bir etki alanına kavuştu, 2004’te TV bünyesinden ayrılıp bağımsız statü kazandı. Bu tarihten sonra dünyanın neresinde, “Orada kimse yok mu, yardıma ihtiyacımız var!” diyen birileri varsa dernek yetkilileri, Anadolu’nun içlerinden aldıkları ivme ve destekle orada oldular. Endonezya (Açe), Pakistan, Filistin, Peru, Bangladeş, Darfur, Osetya, Myanmar, Çin, Gazze ve Haiti’ye insâni yardım götürdüler. Her yıl Ramazan ve Kurban bayramlarında düzenlenen kampanyalarla 60 civarında ülkenin yoksuluna ulaşıldı. Kimse Yok mu, ayrıca Âfet, Sağlık, Eğitim, Bayram, Bireysel yardım, Kardeş aile ve Afrika yardımı programları ile uzmanlık alanları oluşturup daha etkili hizmet vermek için kendini tazeledi, milletin itimad ve takdirini kazandı.
Bu dernek, toplumumuzun yüz akıdır; dernekte gönüllülük esasına göre hizmet yapan sayısını bilmediğim hayırsever gençler ve onların ağabeyleri ile iftihar ediyoruz.
Birileri, “Kimse yok mu?” diye feryad ettiğinde aramızdan birilerinin çıkıp sağına-soluna bakmadan, “Elbette var, biz ne güne duruyoruz!” diyebilmesi muhteşem bir şey. Keşke böyle hayır işlerinde bizzat çalışıp Allah’ın rızasını kazanmak hepimiz için mümkün olabilseydi... Derneğe fikir, emek ve gönül verenleri tebrik ediyorum: Hezâr gıbta onlara...
Hepimiz üç kurban, iki kurban kesemeyiz; bir kurbana bile gücü yetmeyenimiz çoktur fakat doğru ve güzel düşünmek, doğruya ve güzele yönelmek, birbirimize Hakk’ı tavsiye etmek, aramızda kardeşlik ve muaveneti pekiştirmek için zengin olmaya ihtiyacımız yok. Hangi yönelişin daha değerli, takvâ bakımından daha kabule karîn olduğunu ise sadece Rabbimiz bilir.
Bayramınız kutlu olsun; insanlığımıza, İslâmlığımıza feyz ve irtifâ katsın inşallah.