‘Kerpiç' deyip geçmemeliymiş…

Geçen hafta yayınladığım, ‘Dünyanın en güzel köyü' başlıklı yazı güzel yankılamalara vesile oldu. Yaşadığımız ağır siyasî baskılar altında bu köşeyi okuyan insanların, doğrudan estetik meseleyle ilgili bir soruya kendi ölçülerinde cevap vermeleri beni heyecanlandırdı.

Cevapların mühimce bir kısmı, “Ama bizim köyümüz de hiç fena değil” meâlindeydi. Köylerinin fotoğraflarını gönderenler oldu. Yakın dostlarımdan biri, köyüne özene-bezene yaptırdığı yazlık taş evden detaylar ihtiva eden birkaç sevimli fotoğrafı ulaştırmak nezaketini gösterdi, “Böyle güzel örnekler de var” demeye getiriyordu. Bir okuyucum, “Sorduğunuz suallerin cevabı fukaralıktır; insanlar sefalet seviyesinde hayata tutunmaya çalışırken nasıl güzellik düşünebilirlerdi ki?” şeklinde bir itirazda bulundu. Hepsine teşekkür ederim, zira evimizin, çevremizin, yollarımızın, beldemizin ve şehrimizin güzel tarzda inşâsına dikkat kesilmek iyiye ve hayra işarettir; sağ olsunlar.

Aşağıda, kerpiçten mâmul köy evleri hakkındaki cümlelerimi eleştiren dikkate değer bir eleştiri mektubu bulacaksınız. Zevkle yayınlıyor ve Mimar Mehmet Berksan'a teşekkür ediyorum. Nasipse önümüzdeki hafta eleştiriler hakkındaki fikirlerimi belirtmek istiyorum. /ATA

Sayın Alkan;

“Dünyanın en güzel köyü” başlıklı yazınızı büyük bir keyifle okudum. Müsaadenizle bazı hususlardaki görüşlerimi belirtmek istiyorum:

1- Poçitel ile Orta Anadolu'nun kimsesiz köylerini karşılaştırmak biraz insafsız bir mukayese olmuş. Bu mukayese birkaç açıdan Balkan ırkının şanslı genleriyle donanmış Bosna-Hersek basketbol takımından bir milli oyuncu ile Konya çarşısında yemiş satan hacı amcayı yan yana koyup boylarını ölçmeye benzemiş:

1a- Poçitel önemli bir kavşakta bulunan bir garnizon köyüdür. Stratejik önemi ve konumu dolayısıyla hatırı sayılır bir bütçesi vardır. Bunu köyün tamamına değil, Şemsi Ahmet Paşa Camii'ne kafa tutacak özende yapılmış tek kubbeli camiine bakarak dahi görebiliriz. Dolayısıyla illa bir mukayese yapılacaksa, önemli kavşak noktalarında bulunan, kurulduğu ve geliştiği süre içinde önemli gelire sahip Safranbolu, Eğin gibi noktalar daha doğru rakipler olabilirler belki.

1b- Poçitel'in günümüzde sahip olduğu görüntü turistik ilgi neticesinde biraz fazla restore edilmiş olmasına bağlı olarak; zamanında sahip olduğu görüntünün biraz daha idealize olmuş halidir. Benzer şekilde herhangi bir Anadolu köyü de esaslı bir UNESCO bütçesiyle elden geçse, aslı muhafaza edilmek kaydıyla dahi göze oldukça farklı görünecektir.

1c- Poçitel halkı çok tembel ve fakir olsalardı ve çok isteselerdi bile kerpiç kullanarak evlerini yapamazlardı. Çetin rüzgâr ve bol yağış altında 2 sene sonra yaptıkları binalar toz şeker gibi dağılmaya başlardı.

Poçitel köyü


2- Türk köyleri bulundukları iklim koşulları ve yerel malzeme olanaklarından tamamen bağımsız olarak Anadolu'nun dört bir yanında sadece kerpiçten inşa edilmiş değillerdir. Kerpiç yapılar İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da yoğunlaşırlar. Mesela Ege'nin çoğu Türk köylerinde evler ya taştır ya da en azından taş temel üzerine kerpiç veya almaşık duvarla yapılmışlardır. Karadeniz'de ahşap binalar yaygındır; Doğu Anadolu'da taş binalar genel karakteristiği teşkil ederler. Yani yapı malzemesinin seçiminde rasyonel sebeplerin yattığı, uzak mesafeden nakliye gerekmeden temin edilen, zanaatı için hazır usta bulunan ve iklim şartlarına dayanıklı malzemelerin kullanıldığı görülür.

3- Kerpicin kendisi iptidai, kaçınılması gereken bir malzeme değildir. Her depremde yıkılan kerpiç binaların kusuru yapı malzemesinin kendisi değil, bu binaların yapımlarındaki teknik kusurlar ve bakımlarındaki ihmallerdir. Bugün Anadolu köylerinde inşa edilen briketten mamul köy evleri günümüz mimarisinin ne denli başarılı temsilcileriyseler, köylerdeki kerpiç yapılar da kerpiç mimarisi adına o denli temsilcilik vasfını haizleridir. Doğru iklim kuşağında yapılan, uygun tatbik edilen kerpiç yapılar, damlarının bakımı doğru yapıldığı, hatıllarında ve çatısında doğru kesitlerde ahşap malzeme kullanıldığı takdirde depremde yıkılmazlar. Her mevsim rutubet ve ısı açısından ideal iç mekan şartlarını sağlarlar. Bugün özellikle Avrupa'da yerel tekniklerle günümüzün tekniklerini bir araya getirerek çok başarılı kerpiç yapılar inşa edilmektedir. Bunların arasında modern mimariye sahip müze binaları dahi vardır.

4- Kerpicin yaygın olarak kullanıldığı ve iklimin de buna müsait olduğu bir coğrafyada taş malzeme mevcut olsa dahi, taş binaların yapılmaması o kadar da akla yatmayacak bir iş değildir. Bir yerde bir yapı malzemesinin mevcut olması, onunla bina yapılabilmesi için tek başına yeterli değildir. Malzeme, bu malzemeyi işleyecek yetişmiş işgücü ve müşteri talebi olmadan kullanılamaz. Anadolu'yu bırakın, 19.yy İstanbul'unda sürekli çıkan ve her seferinde şehrin birkaç büyük mahallesini kül eden yangınların önünü almak için kargir bina yapılmasını emreden fermanlar bile İstanbul gibi paranın da taşın da bol bulunduğu bir ortamda kargir binaların yaygınlaşmasını sağlayamamıştır.

Safranbolu


5- 1999 depreminde İstanbul'da, betonarme binaların bisküvi gibi dağılmasından yola çıkarak betonarme inşaat tekniğinin depreme dayanıklı olmadığı sonucuna ulaşmak ne kadar doğruysa, kerpiç malzemeyi de Anadolu'nun yoksul köy evlerinin günümüzdeki örneklerine bakarak suçlamak o kadar doğrudur. Mesela kerpiç yapıların damları bilindiği üzere toprak olur. Loğ taşı ile sürekli bu toprak sıkıştırılır; bu sırada da her sene üzerine az miktar yeni malzeme eklenir. Ne var ki zamanla çatı bu yükü karşılamayacak duruma gelir. Dolayısıyla belli aralıklarla çatının üstündeki toprağın kaldırılarak yeniden serilmesi, birikmiş yükün atılması gerekir. Günümüzde ise binalar çökene kadar toprak yığılmaya devam edilmektedir. Basit bir gerekliliğin yerine getirilmemesi kerpiç yapıların çökmesindeki en büyük kusurun malzemenin kendisinin değil, bakımını yapmayan insanın ihmali olduğunu göstermektedir.

Kerpiç mimari konusunda esasında 1940'larda İTÜ henüz Yüksek Mühendis Mektebi iken yoğun bir araştırma programı başlamış; uzun yıllar boyunca mimarlık fakültesi öğrencileri Anadolu'nun farklı bölgelerine gönderilerek kerpiç binaların hususiyetleri, yapım teknikleri, o yörede kullanılan kerpiç terkipleri tetkik edilmiştir. Bu araştırmanın temelinde yatan tespit, iklim koşullarının elverişli olduğu Anadolu kırsalında günümüzde dahi köylerde ev yapmak adına en rasyonel, ekonomik, çevreci ve sağlıklı tercihin kerpiç kullanmak olduğudur. Araştırmanın temel amacı da, ustalık–çıraklık zincirinin devamlılığının zarar görmesi ve imkanların da kısıtlılığı sebebiyle, eskiden tatbik edilen doğru yapı detaylarının göz ardı edilmesi neticesinde kerpiç mimarisi ile ilgili kaybolan teknik bilgi ve becerinin mevcut örnekler incelenerek yeniden elde edilmesi ve de günümüzün modern imkanlarıyla bu tekniğin iyileştirilmesidir. Bu konuda 1940'larda yayımlanmış çalışmalar hâlâ sahaflarda bulunabilmektedir. (İki örnek: Garbi Anadolu Mıntıkası (İzmir, Balıkesir, Kütahya) Kerpiç Binaları/Gazanfer Beken/İTÜ Mimarlık Fakültesi/1949 ve Orta Anadolu'da Köy Evlerinin Yapısı/Ruhi Kafesçioğlu/İTÜ Mimarlık Fakültesi/1949)

Bu değerli girişim ne yazık ki Demokrat Parti'nin seçilmesiyle akamete uğramıştır. Zira DP, kalkınma vizyonu kapsamında ilk iş olarak kerpiç yapıları bir utanç vesikası ilan etmiş ve bu yapı türünün ıslahı ve tekamülü için araştırma yapılması teklifini şiddetle reddetmiştir.*

Günümüz Türkiye'sinde medeniyete dair diğer birçok mevzuda da olduğu gibi, kerpiç yapılarda temel problem malzemenin bizatihi kendisi değil, onun liyakatsiz kullanımıdır.

Saygılarımla

Mehmet Berksan/ Mimar

*Kerpiç malzemenin Türkiye'deki serencamı konusundaki bu anlatılanlar, bu konuda Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli isim olan Prof. Dr. Ruhi Kafesçioğlu ile 2013'te yaptığım bir görüşmeye dayanmaktadır.


Kaynak (Arşiv)