Kerkük'e bir Denktaş'tan fazlası lazım

Kerkük Vakfı'nın yayınladığı "Kardaşlık" dergisinde Ömer Öztürkmen, "Iraklı Türkmenlerin Kaderi" başlıklı yazısında önemli bir tesbitte bulunuyor, "Lider yokluğu, Iraklı Türkmenlerin en dramatik eksikliği olmuştur (...)

Rauf Denktaş bir avuç insanla bir devlet kurdu ve Türkiye'yi de devletin politikasını savunmaya mecbur etti". Bu satırlar Denktaş'ın Kıbrıs meselesindeki rolünü abartıyor olsa bile bir hakikate temas ediyor: Irak Türkmenleri kendi içinden bir Denktaş olsun çıkaramamıştır!

Türkiye'nin sınır güvenliği ve stratejik endişeleri bakımından Kıbrıs'la Kuzey Irak'ı mukayese etmek, ayrı bir dikkat noktasıdır. Kıbrıs, 74 harekatından beri güvenlik açısından istikrarlı bir manzara gösteriyor ama Kuzey Irak'taki hareketlenmeler, 1984'ten beri Türkiye'yi askerî planda ciddi surette meşgul eden ve büyük cehd gerektiren bir baş ağrısı teşkil ediyor.

Kıbrıs'la Kuzey Irak'ın talihi ters: Lousanne'da Musul meselesini Cemiyet-i Akvam nezdinde yürütülecek özel görüşmelere terk ettiğimiz tarihte Kıbrıs'taki Türk varlığı telaffuz bile edilmemişti. 5 Haziran I926'da yapılan Ankara Antlaşması ile bugünkü Türk -Irak sınırının çizildiğini, 14. maddeye göre ise bölgedeki petrol gelirinin %10'unun 25 yıl süreyle Türkiye'ye bırakıldığını, bilahire 500 bin İngiliz lirası karşılığı bu haktan vazgeçtiğimizi de unutmayalım. Sonraki yıllarda baht Kıbrıs'a yüzünü gösterirken Irak Türkmenlerine aynı derece lütufkâr davranmadı; içlerinden bir Denktaş çıkarmak konusunda becerikli davranmamış olsalar da Türkiye'nin milli sınırlar dışında yaşayan iki Türk unsuruna aynı derecede sıcak ilgi göstermediğini hatırlamak gerekir.

Kıbrıs meselesi, eğrisiyle-doğrusuyla bugün dünya gündemindedir; Kerkük'te olup bitenler ise, 1926'daki "sıkı pazarlık" hariç, asla dünyanın gündemine gelmedi, gelemedi.

Analar bile bazen evlatlarına karşı âdil davranamazlar!

Kıbrıs bize ne kadar "mücâvir" ise, Kerkük ve sair Türkmen yerleşimleri de öyledir. Kardaşlık dergisinin mart sayısından derleyebildiğim kadarıyla size Kuzey Irak Türkmenlerinin ahvalinden kısa notlar iletmek istiyorum; en azından haberimiz bulunsun.

Türkmenler, geçici yasanın 12. maddesi uyarınca Irak'ta Arapça ve Kürtçe haricinde resmi dil tarifi yapılmamasından şikayetçiler; özellikle Kürtçeye hangi kritere göre resmi dil statüsü verildiğini merak ediyor ve nüfus itibariyle Türklerin de hesaba alınması gerektiğini savunuyorlar. Kuzeyde işgal güçlerinin desteğiyle kurulan Kürdistan Hükümeti'ne iç güvenlik ve polis gücü oluşturma izni verilmiş olmasını, bölgede yaşayan sair unsurların baskı ve sindirme altında kalmasına sebep olduğunu belirtiyorlar.

Kerkük, Altunköprü, Tuzhurmatı ve civarındaki Türkmen nüfus arasına büyük miktarda Peşmerge yerleştirilmesi tedirginlik yaratıyor. Kezâ işgal kuvvetlerince yapılan geçici yasanın sadece Türkmenlerde değil, Irak'ta yaşayan bütün unsurlarda hayal kırıklığı yarattığını ileri sürüyorlar. Kısacası ABD ve müttefiklerinin yürüttüğü işgal, Irak'ta Kürt unsur hariç olmak üzere kimseyi hoşnut bırakmış değil. Nitekim Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin yöneticileri bile, işgalin altüst ettiği eski denge halinden sonra bölgeden Amerikan güçlerinin çekilmesinden büyük tedirginlik duyduklarını gizlemiyorlar.

Öte yandan Türkiye'nin Kuzey Irak'taki hassasiyetlerini temsil eden ve vaktiyle hayli edebiyatını yaptığımız "kırmızı çizgiler" meselesi de unutuldu gitti. Hemen herkeste, "ikinci tezkere"yi müteakiben Irak'a asker göndermeyişimizden hâsıl olan bir "iyi ki karışmadık" havası var.

Kuzey Irak'ı Amerikan güdümüne terk etmenin neticesi yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Kerkük'e bir Denktaş yetmez, fazlası lâzım.


Kaynak (Arşiv)