Kategorize etme;zalimlerden olursun!

Beyazla siyah arasinda grinin birbirinden farkli binlerce ton farkina sahip oldugunu hepimiz biliriz; bu, kategorik dusunmenin ne kadar yaniltici olabilecegini ihtar eden meshur misaldir; ama yine de kategori kullanmaktan vazgecemeyiz. Vakialari ilk planda manalandirabilmek icin hangi kategori icinde yer aldigina bakmak bir yerde insani bir tepkidir ve cogu kere kategoriye muracaat etmekle kisa vade icin kullanisli bir kanaate erismek de mumkundur. Ne var ki hakikat karsisinda daha itinali davranmak geregini hissedenler, bir sonraki safhada kategorik dusuncenin pek de ise yaramadigini fark ederler. Gri tonlarin ayirt edilmesi gereken ana gelinmistir. Hele soz konusu olan insan ise, onu butun giriftligi ve ayrintilari icinde fethetmek, bazen bir omre sigmayacak kadar muskuldur.

Idrak ve hukumde kategoriye itibar etmek, kolay, zahmetsiz bir tercih oldugu icin "tanima ve anlama" eyleminin her safhasinda bu pratik vasitayi sonuna kadar istismar etmekten vazgecemiyoruz. Kategorik idrak, daima ziddiyla kaim bulunan kucuk ipuclari ile calisiyor; sagci-solcu, liberal-muhafazakar, laik-dindar gibi kategorilerin her biri insanlar hakkinda pesin birtakim kanaatler edinmeyi kolaylastiriyor. Ama insan bu; her zaman ucuz tasniflerin daracik raflarina sigmiyor. Ucuza alismis olanlar icin bu cok tedirgin edici bir durum, "adam sagci mi solcu mu belli degil birader, hangi ipte oynadigi anlasilmiyor.. herkese gulucuk dagitiyor.. kafasi biraz karisik.." gibi rahatsizlik belirten yorumlar cikiyor ortaya. Bu noktada kategorik idrak aliskanligi derhal infaza donusuveriyor; alisilmadik terkipler, kolay degerlendirme konforuna kapilmis olanlar tarafindan tehdit gibi algilaniyor. Oysa ki insan sadece siyahla beyazin degil, butun renklerin sayisiz ton farki derecesinde terkipte bulunabilme hakkina sahip ve hicbirimiz o tehlikeli "kafa konforu" aliskanligi yuzunden kategorize edemedigimiz kimseleri pesinen yargilama hakkina sahip degiliz. Insani tanimak da emek istiyor; emek, sabir, feragat ve husnuniyet bezletmedikce kagit uzerine yazilmis ve hic degismeden duran fikirleri bile anlamakta zorlaniyoruz. Peki insan?

"Kimlik" modasi bizde kisa vadede kategorik tasnif kolayligi dogurdu. Once kimligimizi kesfettik, sonra onu ifade etme safhasindan gectik; sira hazimda ama yeni bir kimligin hazmi zaman istiyor. Kimlik denilen sey elbette haktir ama insanin "ne idugu", kimliginden daha derinde ve daha tarif edici bir sahsiyet unsurudur. Ne yazik ki simdilik kabuktan oze gecemedik.

Insan akil sahibi ve hur bir mahluk; onun mutlaka zit kutuplardan biriyle tarif edilebilecegini sanmak hamakatin ta kendisi. Insanda aradigimiz seyin zit kutuplardan birinde bulunabilmesi cok nadir bir ihtimal. "Isin hayri vasat olandadir." sozunun hikmeti nereden geliyor acaba? Hakikat gibi insan da ara renklerin zor fark edilir iskalasinda bir yerde kesfedilmeyi ve anlasilmayi bekliyor. Otuz-kirk yillik hayat arkadasini bile ne derece iyi tanidigi meskuk birtakim kisilerin, toplumun kahir ekseriyeti hakkinda uluorta tasnif ve isnadda bulunmasi ve bu tasnife dayanarak milleti adam etmeye kalkismasi ancak barbarlikla izah edilebilir bir zulumdur.

Hakikat (veya insan) belki de "belki" kelimesiyle aralanan bir ihtimal ve imkan aleminin derinliklerinde bir yerdedir; insan gibi hakikati de kategorize etmeye kalkismak budalaliktir. Hakikat onceden tasnif edilemez ve nereden zuhur edecegini kimse kestiremez. Insana dusen hakikati fark ettigi yerde ve tecelli ettigi miktarda fark edip algilayabilir hassasiyette bir dikkat melekesi gelistirmek olmali; "kemalat" dedigimiz sey suphesiz budur. Iyi kotuden, dogru egriden, cirkin guzelden, faydali faydasizdan ancak bu derece keskinlestirilmis bir idrakle ayrilabilir. Sekli egitimin otesinde hususi bir gayretle kazanilabilecek bir nitelikten bahsediyorum.

Bu idrak noktasinda birilerine veya bir seylere kategorik aliskanlikla "kotu, faydasiz, cirkin, hain, zararli" diyebilmenin fikri maliyeti cok agirdir. Simdi tam da boyle bir bol keseden hukum verme furyasindan geciyoruz: Rastgele kullanilan sifatlar kelle kopariyor, dusunulmeden sarf edilen nitelemeler kan dokuyor, bilmeden yapistirilan yaftalar vicdani sakat birakiyor; insanin kiymeti bu kadar ucuzladi mi?

"Efendimiz", "Merhamet etmeyene merhamet edilmez." demisti. Insan ki "isim veren" bir mahluktur ve kelimelerin bile merhamete ihtiyaci vardir. Kelimelerle zulmedenler, kelimeye zulmedenler aslinda kendi nefislerine zulmediyorlar.


Kaynak (Arşiv)