Kaliteli ve etkili tepki vermek

“Hz. Muhammed’e hakaret eden filme kızan Libyalılar, konsolosluğu basıp ABD’li diplomatı öldürdü!”

Bu cümle, geçen hafta sonunda TRT radyolarından birinin haber başlığıydı; daha doğrusu pek çok haber ajansı, olup biteni buna benzer cümlelerle özetleyip verdiler. Aslına bakılırsa durumu bir cümlede anlatmak için bundan daha farklı bir cümle kurulamıyor.

Bu çok asimetrik, adaletsiz ama ilk bakışta doğru gibi görünen bir durum ve biraz içinin açılması lazım:

1- Hz. Muhammed’e yönelecek bir hakarete, eleştiriye İslâm dünyasının pek çok yerinde otomatikman sert tepkiler yükseliyor. Bu, bizim din kültürümüzle ilgili bir şey. Bu konularda aşırı derecede hassasız ve aniden tepki gösteriyoruz. Anında şiddetli tepki vermeyi ibadet derecesinde önemsiyoruz.

2- Buna mukabil Hıristiyan dünyanın çok büyük bir bölümünde -diyelim ki- Hz. İsa’ya yönelik hakaret veya eleştiri, bizde olduğu gibi tepki uyandırmıyor, Hıristiyan-Batı kültürü bu konuda bizden farklı bir değer yargısı üretmiş.

3- Dolayısıyla bizim hassasiyetimizi ve sebepleri Batılılar anlayamıyorlar; bu hassasiyetin onlarda karşılığı yok ama neye hangi ölçüde kızacağımızı anlamış durumdalar. Böylece, bizi tepki ve öfkemizle yönlendirme şansını veriyoruz onlara.

4- Ve çok önemli bir not: Bazı Batılılar Hz. Muhammed’i ve İslam’ı ilmî veya teolojik bir ciddiyetle değil, daha ziyade Müslümanları galeyana getirip aşırı tepki versinler diye hakaret derekesine varan tahrikler düzenliyorlar. Mekanizma şöyle işliyor basitçe: “İslâm ve Hz. Muhammed’e hakaret edersek, İslam dünyasının çok yerinde Müslümanlar, karşılık olarak galeyan ile Batılı hedeflere saldırır, insan öldürür, bina yakarlar.”

Ciddi eleştirilerden söz etmiyorum; topladığı üç-beş kuruşla İslâm aleyhtarı bir film (veya bir başka ürün; roman, karikatür vb) yapabilecek durumda olduğu hâlde kontrol edilmesi fiilen imkânsız kişi ve gruplar var. Bunların her biri, Müslümanları galeyana getirme potansiyeline sahip fiilen... Bizim en muhtemel tepkimiz ise onlara kızıp protesto etmek, şiddet gösterisinde bulunmaktan ibaret.

İşte bu asimetrik bir durum; Müslümanların bu denklemde kârlı çıkma ihtimali yok. Ucuz ve değersiz kışkırtıcılar ne zaman İslâm’a hakaret ihtiva eden bir saçmalık düzenleseler, mesela Youtube’da bir klip yayınlasalar bizlerin burada kontrolsüz bir tepki vereceğimizi biliyorlar.

Bu mekanizmayı bozmak lazım. Hakaretleri sineye çekerek, duymazdan gelerek değil ama sükûnetle, iyi değerlendirerek ve en önemlisi simetrik bir ölçüde tepki vermeyi öğrenmeliyiz.

Hemen sokağa dökülmek en büyük yanlış. Tepkiyi şiddete dönüştürmek ise belki de kışkırtıcıların aslında bize yaptırmak istedikleri ve ince ince tasarladıkları nihai amaç. Artık dünyanın en salak kışkırtıcı ajanı bile Müslümanları şiddete meylettirmek için dinimize dahletmenin yeterli olduğunu biliyor. Biz, tepkileriyle yönetilmesi bu kadar kolay bir toplum muyuz? Bu soruya cesaretle nasıl cevap verebiliriz? Acı ama gerçek, kötü niyetli kışkırtıcılar, Müslümanları ne zaman isterse aşırılığa sevk edebilir, şiddete yöneltebilir, diplomat katlettirebilir ve aklımı başımızdan alabilir. Bizi aklıselim noktasında en etkili tepkiye yönelmek için sakinleştirecek bir kimya lâzım.

Karaktersiz bir kışkırtıcı belki de sadece adını duyurmak, filminin reklamını yapmak için bu yola başvurmuştur ve yaptığı eleştirinin sanat ve ilim açısından hiçbir değeri yoktur; belki de uluslararası kriz çıkarmak isteyen bir servisin maşası. Bu hesabı bozmak lazım kesinlikle.

Ne yapmalı? Sâkin olmalı evvelâ; evvelâ yapılan işin niteliğine yapanın akli seviyesine ve taşıdığı ağırlığa bakmalı. Her habere dinî bir heyecanla tepki göstermek yanlış. Bazen en iyi tepki, tepkisizliğin ta kendisi olur. “Yapmaya çalıştığın alçaklığı sezdim, gördüm ve ciddiye almıyorum; beni öfkelendirerek aşırı tepki vermemi istiyorsun ama buna değmiyorsun” mesajı verecek bir karşı mekanizma geliştirelim artık. İslam dünyasında çok ciddi bir ulema birikimi var, medya gücü var, haberleşme birimleri, entelektüel donanım var. Yani eksik yok görünürde ama helva yapmayı beceremiyoruz.

Hem Cenab-ı Hak, hem insanlar nazarında kabul ve saygı görecek bir Müslüman tepkisi geliştirmemiz gerek. Misâl veriyorum: Meselâ küfredene kontrolsüz bir şekilde karşı saldırıya geçmek yerine, “Biz Allah’ın peygamberleri arasında tefrik gözetmeyiz” nüktesi etrafında olgunlaştırılmış bir tepki. Hakarete yelteneni utandıracak, vazgeçirecek bir edâ... Kötü niyetli, düşük fikirli provokatörlere, “Hayır, Müslümanlar kendilerine bir fâsık haber getirdiğinde onu iyi tahkik eden bir topluluktur; bu kışkırtma işe yaramaz” dedirtecek bir yaklaşım.

Ve bir endişe... Libya’da katledilen ABD’li diplomatın, İslâm dünyasında şu veya bu şekilde öldürülecek ve ezâya maruz kalacak kaç mâsum Müslümanın canına mal olacağını bilmiyorum; siz biliyor musunuz?


Kaynak (Arşiv)