İsrail’i gözlemlemeyi unutma!
Evvela haberi okuyalım: “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan mahallî seçim siyasetini belirleyecek 87. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı öncesi yaptığı konuşmada Mısır’da yaşanan darbeyi değerlendirirken “Batı’nın demokrasi sadece sandık değildir mantığı o zaman da işledi.
Mısır’daki darbenin arkasında İsrail var.” dedi ve ekledi: “Elimizde belgeler var. 2011 seçimleri öncesinde Fransa’da yapılan bir oturumda, adalet bakanı ile bir entelektüel konuşuyor. O da Yahudi. Aynen şu ifadeyi kullanıyorlar: ‘Mısır’da Müslüman Kardeşler seçimi kazansa da onlar kazanamayacaktır, çünkü demokrasi sandık değildir.’ Aynen. Uygulama bu”
Şimdi de 8 Temmuz 2013 tarihinde bu sütunlarda yayınlanan, “İhvan’a şiddet yakışmıyor” başlıklı yazımın son paragrafını hatırlatmak isterim müsaadenizle: “-Niyet hayr, âkıbet hayr! Bu gecenin seheri ürkütücü Çekirge. Şimdi gitmem lâzım, sen bu arada İsrail’i gözlemlemeyi unutma. Pek çok sorunun cevabı orada çünkü.”
Okuduğunu anlamakta sıkıntılı veya art niyetli çevreler bu yazıda İhvan’ı şiddet kullanmakla itham ettiğimi dile dolayarak neredeyse darbeci Sisi ve onun destekçisi Kral Abdullah’la aynı çizgide olduğumu ileri süren bir linç kampanyası yürütüyorlar. Yahudi-Musevi aleyhtarlığı veya takıntısıyla tanınan biri değilim, ayrıca dış politikada uzman bir kalem de sayılmam; 7 Temmuz günü görebildiğim ve hissedebildiğim kadarıyla Mısır’da seçilmiş bir heyetin askerî darbeyle devrilmesinden mutlak tarzda memnun olabilecek tek bölge gücü İsrail’di; bu kadarını görebilmek için uzman olmaya gerek yok. ABD’nin Ortadoğu siyasetinin eksenindeki anafikir, İsrail’in güvenliğidir. Bu uğurda ABD ve onu biraz isteksiz takib etse de Avrupa Birliği, gerek gördüğü zaman en çılgın, en kanlı senaryoları bile desteklemekten kaçınmaz, kaçınmadı, kaçınmıyor. İsrail, kapıldığı güvenlik paranoyasını, ABD’deki gizli ve açık lobisini harekete geçirerek bir dünya problemi haline getirme gücüne sahip. Bu yüzden Mısır’daki darbe ve ondan sonra tesis edecek Ortadoğu dengeleri, İsrail hesaba katılmaksızın kesinlikle anlaşılamaz ve bütün tahliller eksik kalır.
Mursi yönetiminin neredeyse bütün Arap âlemi tarafından yalnız bırakıldığını görmek şaşırtıcılıktan da öte çok öğretici! Ortadoğu’da siyaset esefler olsun ki böyle yürüyor. Kral Abdullah’ın İhvan’a duyduğu nefreti bir yere kadar anlamak mümkün, fakat Filistin’de Hamas yönetiminin bile “Mısır’ın içişleri konusunda taraf olmayacağız” açıklamasını anlamak o kadar kolay değil.
Başbakan Erdoğan başından beri Filistin konusunda girişken, inisiyatif üstlenici bir siyaset yürüttü. Filistin seçimlerini kazanan Hamas liderlerini Ankara’da ağırladı ve İsrail’le Filistin arasında arabuluculuk yapmak için aktif tavır takındı. Türkiye’nin Filistin siyasetinin en sağlam basamağı ise Mısır’dı. Kısa süren Mursi döneminde Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkiler, son derece samimi bir mâhiyet gösterdi. Mısır’daki darbe, nerdeyse bütün Arap dünyasını hayran bırakırken Türkiye’nin Filistin yaklaşımının dayanağını ortadan kaldırdı. Hamas liderliğinin Mısır konusundaki tarafsızlık açıklaması, sadece Filistin değil, bütün Ortadoğu politikamızın mesnetsiz kaldığını gösteriyor.
Nihai tahlilde İsrail’in, neredeyse bütün Arap dünyasını fiilen yedeğine çekerek bölgede Türkiye’yi yalnızlaştırması, normal şartlarda anlaşılması ve kabullenilmesi hayli güç bir siyasi manevra oldu. Türkiye’nin Ortadoğu politikasını şimdi yeniden, belki de silbaştan temellendirmesi gerekiyor. [email protected]