İskele babaları da dahil...

Anneler günü, babalar gününü döver; ilki, her ne kadar hediyelik eşya satışlarıyla esnafın yüzünü güldüren ciro rakamları sebebiyle evrensel bir hüsnükabul görmüşse de bir yerde samimiyetle kesişiyor.

Anne varoluşa dairdir, baba ise sadece vesile. İslam ve Hıristiyan dünyasında Hazreti Meryem'in kudsiyetine yapılan atıflar annenin emsalsiz rolünü vurgular. Hazreti İsa, İsa bin Meryem'dir. (Bakara, 253); onu niteleyen sadece annesi oldu.

Babalar günü galiba, babaların hatırı kalmasın incefikirliliği yanında, "ne satsak kârdır" hesapçılığı ile icad edilmiş bir piyasa numarası bana göre.

İnanmayanlar, hediyelik eşya satan esnafa sorabilir; babalar gününün hasılatı, anneler gününün bereketine erişemez çünkü anneler için şiir yazılır, beste yapılır da babalar için aynı şeyler pek akla gelmez; nadirdir. Zira ilk evladıyla birlikte annenin dünyasında hayat arkadaşının kapladığı yer, "dış kapının mandalı" derecesinde uzaklara gidivermiştir. Artık baba evin milli savunma, maliye, sosyal güvenlik, dışişleri bakanı olmak rolüyle yetinmek zorundadır; anne ise bizatihi devlet, hatta her şey.

Babaların canı gevrektir; "pat" diye ölüverirler ve onlar ölünce aileye kolay kolay bir şey olmaz; çelimsiz bedenlerine mukabil o akıl sır ermeyen annelik vasıflarıyla tekneyi suyun üstünde tutmaya muvaffak olurlar ama anneler ölünce tesbihin ipi kırılmış gibi olur. Sanki akvaryumun suyu boşalmıştır. Onun için babalar, "hatırları kalmasın" diye icat edilmiş o gün geldiğinde unutulmuş olmayı pek mesele etmezler; hatırlananlar ise "kaça patladı bakayım bana bu?" diye yarımağız huysuzluk gösterisi yapmadan edemezler.

Baba, yokluğu bile ayrıca hatırlanmak lazım gelen bir şeydir çünkü annenin kuşatıcı sevgisi, gerektiğinde babayı bile ikame edecek kadar vasidir.

Anneyle baba eşit olmadığı gibi kadınla erkek arasında da eşitlik yok; olmasına lüzum da yok; üstünlük annede ve kadındadır ve böylesi şüphesiz daha adildir. Feministler bu paylaşıma kızıyorlar çünkü onlar ruh itibarıyla erkeklik haletine çok daha yatkın bir grubu temsil ediyorlar ve erkeğin tabii ve sosyal rolüne özenmeleri de onları yüceltmiyor aslında.

Dünyanın "erkek egemen" bir bakış açısıyla biçimlendirildiği doğru. Kadın duyarlığının egemen olduğu bir dünyayı tahayyül etmek, bir zihni idman olmak itibarıyla çok ilginç tartışmalara kapı aralayabilir: Sanayi inkılabı olur muydu mesela, tartışmaya değer; bu kadar silahlanmaya ihtiyaç hisseder miydik; klasik zamanlardan sonra bir modernite vakıası yaşanır mıydı; tabii çevremizi bu kadar tahrib eder miydik? Babaların dünyası pek de övünç duyulacak bir hal sergilemiyor; annelerin biçimlendirdiği dünya acaba nasıl bir yer olurdu?

Babalar günü benim için "baba" fikri hakkında düşünmeyi ifade ediyor; babam hakkında değil de, bizatihi bir baba olarak "babalık" üzerine düşünmek. Bir dergi çıkıp tam da bugünlerde şöyle etraflı bir "baba" sayısı hazırlasa ne güzel olurdu. Bizim kuşak da artık yavaş yavaş babasızlığın ne olduğunu öğreniyor olsa gerektir: Evlatlıktan babalığa ne de çabuk geçivermişiz!

Az önce bir arkadaşa babalar gününden bahis açtım; "Batılıların adeti, bize ne" mealinde şeyler söyledi; eskiden ben de öyle düşünürdüm ama artık sevgiyi ve güzelliği çoğaltmaya vesile olan şeylerin adresine aldırış etmiyorum. İskele babaları da dahil bütün babaları tebrik ederim efendim; mafya babalarıyla baba sıfatını ayağa düşürenleri istisna etsem mi diye düşünüyorum hâlâ?..

Lakin ne demiştik: "Anneler günü babalar gününü döver"; öyleyse istisna koymayalım; umulur ki onlar da bir kere olsun "baba" fikri hakkında bir iç hesaplaşmayı aklederler.


Kaynak (Arşiv)