İş başına!
Karikatür edepsizliğine her seviyeden tepki hâlâ devam ediyor. Bu tip tahkirlerin doğurduğu tepkileri denetlemek çok zordur ama yönlendirilmesi pekâlâ mümkün. Geçenlerde bir caddeye asılmış hayli irice bir pankart gördüm, "Canlar sana fedâdır Ya Resulallah" yazıyordu; birkaç firma bir araya gelip böyle bir protesto üslûbu bulmuşlar.
Elçilik basmaktan, kukla ve bayrak yakmaktan evlâdır; en azından temkin ve oto kontrol ifâde eden bir tarzı var. Bu noktadan hareketle ifâde ve mesaj gücü daha yüksek, daha sanatlı, daha ince ifâde şekillerine ihtiyacımız var. Meselâ çok zarif, icabında çerçeveletip evlere asılacak derece sanat değeri yüksek posterler çıkmalıydı ortaya ve o posterlerde "Efendimiz" uğruna canımızı fedâdan daha sofistike bağlılık ve sadâkat ifâdeleri yer almalıydı. Grafik sanatında memleketimizin vaziyeti ortanın hayli üstündedir; çok iyi yetişmiş sanatkârlarımız var; bu gibi posterlerin masrafını karşılamaya hazır esnaf ve işadamı miktarı ise kıyâmet gibidir. İstenirse son derece güzel çalışmalar ortaya konulabilir. Meselâ bir işadamı çıkar, bu mânâyı ihtiva eden bir afiş yarışması açar; kazananların ödüllerini ânında hayır kurumlarına bağışlayacağını duyurur, bir başka firma slogan yarışması açar (Mesela, Shakespeare'in Hamlet'inden bir cümle ile afiş tasarlayacak arkadaşlara bir slogan teklifinde bulunabilirim: "Çürüyen bir şey var Danimarka Krallığı'nda!"); bir yayın kuruluşu afişleri bastırır, kargo şirketleri dağıtır. Hattatlarımız klasik tarz üzre yeni levhalar hazırlarlar, müzehhiplerimiz tezhîb ederler. Radyolar cıngıllar yayınlar. Bir başkası protestoyu ifâde eden (farz edelim ki bir beyaz kordela fiyongu veya bir gül silueti) bir yaka rozeti tasarlar. Kompozitörlerimiz, edepsiz karikatürcülerle dalga geçen hoş parodiler bestelerler. Ezcümle protesto, bir toplumu veya bayrağı atış tahtasına çivilemek yerine hedefi küçülterek kendi muhitinden izole eder. Barbarca bir çirkinliğe gayet zarif ve medenî bir mukabelede bulunulur.
Çoluğun-çocuğun eline "ebeveyninize söyleyin, şu firmaların mallarını satın almasınlar" listesi tutuşturmak da bir eylem şekli ama biz İslâm dünyasının en batıdaki uç beyi topluluğuz; bizden daha fazlası, daha iyisi, daha sanatkârânesi sâdır olmalı idi.
Eylemin en güzeli ise, musibetten nasihat hissesi çıkarıp, toplumda Peygamber bilgisini, işlek bir şuur katına çıkarmak olmalıdır. Kendini "ben Müslüman'ım" diye tarif eden herkes, Peygamber'inin davranış tarzını, sîretini, problemleri göğüsleme, algılama ve çözümleme biçimini bilmelidir. Bu fırsattan istifade ile Efendimiz'in ahlâkını, en sade dille, ilkokul çocuklarının bile anlayabileceği yumuşaklık ve güzellikte öğrenmek, öğretmek, tâlim etmek gerekiyor.
Şu anda elimde, yazarının bundan dört sene evvel kendi elleriyle zarif bir takdim yazısı yazıp imzaladığı mükemmel bir kitap duruyor; adı, "Peygamberimiz'in Şemâili". Yazarı Prof. Dr. Ali Yardım. Ömrünü İslâm'a, İslâm medeniyetine ve memlekete fedâkârane hizmetlerle tezyin eden bu değerli bilim ve gönül adamımız, karaciğer yetmezliği sebebiyle organ nakli ameliyatı için sıra beklerken yeni yılın ilk günlerinde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştu (eserleri için ) adresine bakılabilir. Dikkatli okuyucular, bu satırlarda organ nakli ile ilgili küçük notu hatırlayacaklardır. Bu çağrıda isminin zikredilmemesini hassaten rica etmesi, onu hakkıyla târif eden son zarif nükte, -lakin bizler için ukde- olmuştu. Cenab-ı Hakk'ın rahmeti üzerine olsun; bilvesile hepinizden hocamızın rûhuna Fâtiha göndermesini istirhâm ederim.
Kitap, işte o kitap; Damla Yayınevi tarafından defalarca basıldı; Danimarka'ya lânet okumak yerine böyle güzel ve nezih eserlerin çoğalmasına, çoğaltılmasına, okutulmasına, tartışılıp anlaşılmasına vesile olmaktan daha hayırlı ne olabilir ki?
Haydi, iş başına!