İnekçe...
Neticede olanlar oldu ve bir Alman bilim adamı İnekçe'yi çözmeyi başardı. Asparagas filan olamaz; haberi veren gazete itibarlı Die Welt. Alman Federal Tarım Araştırmaları Dairesi emekli mühendislerinden Gerhard Jahns, son iki yılını İnek dilinin şifrelerini çözmeye tahsis etmiş ve ineklerin yedi farklı sesle mesaj verebildiklerini tespit etmiş. Tahmin edebileceğiniz gibi bu mesajlar entelektüel bir muhteva taşımıyor; acıkma, susama, acı çekme gibi temel dürtülerin ses cinsinden ifadesi söz konusu. "Yok daha ne olsun" diye dedikodu etmenizi doğru bulmuyorum. Bilimsel keşifler küçük bir kıvılcımla başlamıştır daima.
Alman ineklerine ne mutlu!
En azından Herr Jahns, ineklerin ne dediğini veya ne istediğini merak etmiş ve tatlı emeklilik günlerinin iki yılını bu meraka tahsis ederek çalışmasını başarıyla tamamlamış. Bugün Alman inekleri, "nihayet dilimizden anlayan bir insanoğlu çıktı" düşüncesiyle kendilerini önemseyebilirler.
Alman bilimadamlarının hümanizm durağında fazla vakit
kaybetmeyerek nasıl da "hayvancıllığa" geçebildiği meselesi üzerinde fazlaca durarak ümide kapılmayalım: Haberin başka boyutları da var. Herr Jahns'ın derdi, "ineklere inekçe yaşama hakkı" tanınması için bir üst vicdan alanına geçmek filan değil; o düpedüz inek cinsinden daha fazla randıman almanın peşinde olduğunu gizlemiyor ve nitekim diyor ki: "Ahırlar gelecekte daha iyi kontrol edilebilir. Her inek farklı ses çıkarıyor. Dolayısıyla buraya yerleştirilecek mikrofonlarla ineklerin sesleri dinlenebilir ve dijital teknolojiyle her hayvanın ne derdi olduğu anlaşılabilir."
Ardından ağzındaki baklayı fazlaca ıslatmadan fâş ediveriyor: "Böylece süt verimi artar!"
Olsun; Herr Jahns'ın aslında birkaç cümle sonra su katılmamış bir "homo economicus" olduğunu itiraf etmesi bizi hayal kırıklığına uğratmamalı. Bugün süt verimini artırmak için yapılan bir buluş, gelecekte ineklerin dünya edebiyatına katkıda bulunmalarını sağlayacak bir başka proje için de geliştirilebilir. Bizim her hâl ü kârda bilim ve teknolojiye, özellikle "digital" teknolojiye duyduğumuz saygıyı kaybetmememiz gerekiyor. Bakarsınız bu teknoloji ilerde bizim bile işimize yarayabilir.
"Toplumun aslında ne düşündüğünü ve hangi dili konuştuğunu merak eden birkaç vicdan sahibi yönetici, Herr Jahns'ı Türkiye'ye davet ederek (ki aslında emekli olduğu için böyle bir daveti reddetmesi için önemli bir sebep kalmıyor) devletle toplum arasında yeni bir iletişim hattı kurulmasına önayak olabilirler. Ben şahsen iyimserim zira Herr Jahns diyor ki; 'Teknik donanım için gerekli olan mikrofon, ses yükseltici ve ses kartı yüklenmiş bilgisayar fazlaca rahatsızlık vermez.' Bilgisayar teknolojisinde hamdolsun geri sayılmayız. Türkiye on seneden beri en az sekiz"on bilgisayar kuşağına bağrını açarak müthiş bir digital teknik altyapı kurmuş bulunuyor. Arada çöpe veya hurdacıya giden milyonlarca dolarlık kaybı büyütmeye gerek yoktur. Teknik altyapımız hazırdır. Biraz hayal gücü, biraz da cesaret yeter de artar bile!.." diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz; asla! Bunlar menfur ve bednam fikirlerdir ve emeklilikten ötürü canı sıkıldığı için ineklerin hangi dilden konuştuğunu merak eden bir Alman'ın takip ettiği usulün, devlet"toplum ilişkilerinde yeni bir iletişim yolu teşkil etmesi teklifinde bulunacak kadar aklımı peynir ekmekle yemedim ben.
Hem n'olmuş yani devlet"toplum ilişkilerine yahu? Arslan gibi medyamız her gün toplumun taleplerini seslendirmiyor mu? Yöneticilerimiz Türkçe bilmiyor mu? Vatandaşın Anayasa'da bile tanınmış dilekçe hakkı yok mu? Siyasî partilerimizin başka işi"gücü nedir?
Dedim ya, bednam şeyler bunlar! Herr Jahns oturup yedi kelimelik inek lügatçesini zenginleştirmeye baksın ve lügat yirmibin kelimeye baliğ olmadan "keşif yaptım" diye ortalığı velveleye vermesin!
Bizim devlet"toplum iletişimimiz mükemmeldir; inanmayanlar haber bültenlerini dinleyebilirler!