İki sene daha okuyup darbeci olmak varmış!
Savunma hakkına saygı lâzım; bu çerçevede Sayın Evren ve Şahinkaya’nın kendilerini savunurken, birtakım entelektüel hukukçulardan yardım almaları en tabii haklarıdır; o ayrı bir mesele.
Evren ve Şahinkaya savunmalarını özetle şu espri üzerine bina ediyorlar: “Bizim sanık sıfatımız olamaz zira biz kurucu iktidardık. Biz ihtilâle teşebbüs filan etmedik, ihtilâli yaptık ayol.”
Size inandırıcı gelmeyebilir, hattâ gülünç görünebilir ama hukuk dünyamızda bu görüşleri savunan kapı gibi âlimlerimiz var. Bu yılın mart ortalarında yeni anayasanın nasıl yapılacağı tartışılırken Aksiyon Dergisi’nde “Bir nevi hukuk akrobasisi” başlığı altında bu âlimlerin enteresan hukuk mütalâalarına yer vermiştim. İsimlerini zikretmeden sadece fikirlerini özetliyorum: “Evren ve arkadaşları, halk oyuyla kabul edilen 1982 Anayasası’nın geçici 15. maddesi hükmünce asla yargılanamazlar; zira geçici 15. maddeye göre, darbeyi yapan komitenin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir dava açılamaz. Bu madde halkoyuyla kabul edildiği için ‘kapsayıcı bir af’ hükmündedir. Af geriye doğru işlemez, yok sayılamaz. Dönerse böyle bir hukuka ve devlete güvenilmez!” İşte bu yektâ ve müstesnâ görüşe paralel olarak halen hukukla iştigal eden bir diyger anayasa hukuku hocası, şimdiki TBMM’nin yeni bir anayasa yapamayacağını, ancak anayasanın maddelerini değiştirmeye hakkı olduğunu ileri sürmüştü; gerekçesi şöyleydi: “Anayasayı ancak ‘aslî kurucu iktidar’ diye tarif edilen bir iktidar cinsi yapmaya yetkilidir; buna mukabil ‘tâlî kurucu iktidar’ türü, anayasa yapmaya değil ancak mevcut bulunan anayasayı değiştirebilme yetkisine sahiptir. Aslî kurucu iktidar, hukuk-dışı sınırsız yetkiyle donanmıştır.” Bu değerli görüşleri sizler için kısaca tercüme ediyorum efendim: İhtilâli yapan kendi meşrûiyetini kurar, yapıp ettiklerinden sorumlu olmaz; bunların yaptığı hukuk ve anayasa bal gibi geçerlidir (Bu noktada maalesef haklılar!); darbecilerin yaptığı anayasanın yerine yenisini yapmak, sıradan bir meclisin harcı değildir, onlar sadece mevcut anayasayı kısmen değiştirebilirler!
Bir arkadaşımın babasını, oğluna öğüt verirken dinlemiştim bir gün, diyordu ki: “Oğlum, kavgaya girme; girersen önce sen vur, ucu ölüme varacaksa sen öldür. Ben ağlayacağıma, onun babası ağlasın!” Arkadaşımın babası diye kibarlık ediyorum ama biliyorsunuz, bu söz neredeyse bütün toplumca paylaşılan bir ortak değer yargısıdır. “Senin anan-baban ağlayacağına, rakibininki ağlasın” hükmü, istenilmeden de olsa tasvib gören bir görüştür. Hukuk tekniği, nasfet hissi bakımından zâlimâne gibidir ama ana-baba yüreğinin hukuk mantığı farklı işliyor işte. “Evlâdım, zâlimlerden olacağına mazlumlardan ol; aldatanlardan olacağına bile bile aldananlardan ol” der misiniz evlâdınıza? Sahi der misiniz; deseniz ne güzel olurdu! Bizim hukuk âlimleri de aşağı-yukarı öyle demeye getiriyorlar: Darbe yapacaksan, eveleyip geveleme, yap!; Vuracaksan yaralı bırakma!”; bu enteresan duruma uygun bir atasözü bile hatırlıyorum şimdi ben: Adaletin gözü kördür veya şeriatın kestiği parmak acımaz vb…
İçimizdeki en şerir takımının topluma karşı tevcih ettiği beylik silahların zorlamasıya kurduğu düzeni, “ilâ yevm’il âhir” meşrû kabul etmemizi tavsiye eden hukukçularımız olduğu sürece sırtımız yere gelmez bizim. ABD’den Patriot alacağına, al bunları mevzîilendir hudut boylarına. Darbeci takımının kibirle yaslandığı hukuk yastığını kabartanlar yine anayasa hukukçularıdır. Vay benim köse sakalım! İki sene daha okuyup darbeci mi olaydık yoksa, tüüü!