Hocam, o miras Parti’ye mi düşer, millete mi?

Biliyorum, kabak tadı verdi Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisselerinden bahsetmek ama zorla suya batırılan bir şambriyel gibi (şambrel, şamyel gibi karşılıkları da var ama doğrusu bilmiyorum; otomobil iç lastiğinin şişirilmiş hali işte!) ikidebir zıplayıp gündeme geliyor.

O hisseler orada durdukça, Atatürk’ün resmi vasiyetnamesi hükmünü muhafaza ettikçe ve CHP’nin tayin ettiği 4 kişi de banka yönetim kurulunda üye olarak bulundukça bu şambrel, daha çook meşgul eder bizi.

Atatürk’ün mânevî kızı Ülkü Hanım’ın vârisleri biliyorsunuz, “eksik ödeme”de bulundukları gerekçesiyle İş Bankası’na ve CHP’ye tazminat davası açtılar ve kendi hesaplarına göre 2 milyar TL’ye yakın bir parayı, faizleriyle birlikte talep ettiler. Rakam insana şaka gibi geliyor ama değil; bazılarımız bir ekmeği hâlâ 1 milyon liraya aldıklarını sanıyorlarsa da paradan 6 sıfır atılalı beri o hesap değişti. 1,8 milyar lira çok büyük para yani.

Dava edilen İş Bankası ve CHP’nin sözcüleri bu talebi garipsiyorlar. CHP’liler, “Yıllardan beri Atatürk’ün vasiyetinin içeriği doğrultusunda temettülerin dağıtımı düzenli olarak gerçekleşiyor… O zamanın parasıyla 200 TL öngörülmüş. Sayın [Ülkü] Adatepe de sağlığında bu konu hakkında herhangi bir şikayette bulunmamıştı. Burada CHP aleyhine dava açılmasını anlamak mümkün değil” diyorlar.

“Sağlığında Ülkü Hanım hiç şikâyet etmemişti” sözü ilginç; bu hususa Ülkü Hanım’ın vârisleri, “sağlığında Ülkü Hanım’ın sindirilmiş ve bastırılmış” olduğunu ileri sürerek itiraz ediyorlar. 5,5 yaşına kadar Atatürk’ün gözbebeği iken, ölümünden sonra devletin (yani CHP’nin!) Ülkü’ye pek sahip çıkmadığı, adeta bir nevi cezalandırıldığı yolunda iddialar var; bu noktada gençliğinde Ülkü Hanım’a, özellikle ikinci evliliğinde “devlet”in pek güzel gözle bakmadığı yolunda bilgiler de mevcut (Bkz. Yıldıray Oğur’un 5.8.2012’de Taraf’ta kaleme aldığı “Küçük Ülküsünü mutlu edemeyen Cumhuriyet” başlıklı yazısı).

Zenginin malı züğürdün çenesi yorarmış. Kalbim, Ülkü Hanım’ın vârislerinin davayı kazanmasından yana fakat mahkeme devam ettiği ve benim nâçizâne kanaatim, mahkeme heyetini etkileyebileceği için bu cümlenin üstünü çiziyorum. Aslında tam olarak gönlümden geçen şey, mahkemenin daha devrimci (inkılâpçı da diyebilirdim!) bir karar alıp ortalığı bir güzel karıştırması olurdu, yani şöyle bir şey,

-Siz kimin malını bölüşemiyorsunuz bakayım; Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hissesi, şahsî tasarrufu filan değildi. Asıl menşei Milli Mücadele’ye yardımda bulunan Hindistanlı Müslümanlar olmakla beraber bu meblağ bal gibi kamuya, yani millete aittir ve tüyü bitmiş olmuş olmasın, bütün yetimlerin, yoksulların, kimsesizlerin bu parada hakkı vardır. Binaenaleyh Atatürk’ün bu parayı, ölümünden sonra yönetilmesi için CHP’ye emanet etmesinin hükmü kalmamıştır. Zira o devirde CHP, bütün müesseseleri ile devlet demekti. Sonradan tek partili hayata geçildiğine göre Atatürk’ün İş Bankası hisseleri CHP tarafından değil, her dönem itibarıyla TBMM’de grubu bulunan partilerin temsilcileri tarafından yönetilmelidir ve hayır işlerinde kullanılmalıdır vesselâm!

Bu uzun cümle muhtevası itibarıyla çok hoşuma gitti ama mahkemeyi etkilerim endişesiyle bunun da üstünü çiziyorum, okumadım farz ediniz ama velev ki öyle olsaydı bu karara karşı ben CHP grubundan yükselecek itiraz tarrakaları performansını şahsen çok merak ederdim. Peki vasiyetnâmede aslında ne yazıyor; onu TDK’nın resmî sitesinden bulup okuyabilirsiniz efendim.


Kaynak (Arşiv)