Hermafrodit deve!
Soru: Eni, boyu, derinliği ve niteliği belli bir anlaşmazlık hakkında kaç türlü hukuk kararı sözkonusu olabilir?
Cevap: Olay Türkiye’de geçiyorsa, “Hukuk şöyle der!” şeklinde peşin bir tahminde bulunmak mümkün değildir.
Evvela sâkin olunur; duruma bakılır, konjonktür dikkate alınır, ‘Devlet büyükleri’nin olay hakkındaki görüşü kestirilmeye çalışılır, iktidarın tavrı gözetilir. Türk milletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü aksatabilecek bir ihtimal olup olmadığı araştırılır. Meteorolojiden birkaç aylık hava tahmini alınır, gerekiyorsa piyasaların nabzı tutulur, işadamlarının yaklaşımı gözetilir.
Ortadoğu’daki duruma şöyle bir göz atılır; ABD’nin, AB’nin, NATO’nun, Şanghay borsasının tepkileri hesaba alınarak bir kenara kaydedilir. Ve nihayet en sonra kitaba bakılır. Kitap dediğimiz kanun; hani anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik türünden yazılı, genel nitelikli ve herkesin uymakla yükümlü olduğu yazılı kurallar.
Halkımız kanuna ve devlete çok hürmet gösterir. “Elle gelen düğün bayram, takdirin önüne geçilmez, şeriatın kestiği parmak acımaz.” gibi özdeyişlerle devletin irâdesine bir nevî ‘tabii âfet’ muamelesi yapar; olanla ölene çâre yok felsefesiyle tevekkül gösterip “acıyı bal eyler”!
Kitaba gelince, kitapta bir şeyler yazıyordur mutlaka, fakat küçük bir inceliği gözden kaçırırsanız yanılırsınız: Kitap, niyetinize göre size bir şeyler söyleyen bir üslûpla düzenlenmiştir ve öyle “Okumam, yazmam var; ben de anlarım!” diye ukalâlık yapamazsınız.
Şöyle anlatayım; tane tane… Meselâ niyetiniz devenin dişi olduğuna dair kitapta bir şey bulmaksa, aradığınız, mutlaka bir yerlerde yazıyordur. Devenin erkek olduğu inancındaysanız, aynı kitap size devenin recüliyeti hakkında buz gibi hükümler sunar. “Türkiye’de deve mi kaldı yahu, başka örnek bulamadın mı,” demezsiniz herhalde; bu deve meşhur bir devedir, fazla merak eden bir ilâhiyatçı bulur, öğrenir.
Kitabın çaresiz kaldığı durumlar olmaz mı; elbette olabilir fakat gam değildir. Bu gibi durumlarda kriz zamana yayılır, bile isteye muhtelif mahkeme kararları arasında tezat icad edilerek mesele uzatılır, tehir edilir ve sonuçta egemenlerin arzusu hangi istikamette ise o mealde bir karar çıkar.
Neyse ki Türkiye bir hukuk devletidir; kesinleşmiş üst mahkeme kararını beğenmeyen davacı konuyu Avrupa yargısına veya acelesi yoksa ‘Divân-ı İlâhi’ye götürebilir. Neyse ki Türkiye demokratik bir ülkedir, eğer yüreğiniz varsa, mahkemenin mehâbetine dil uzatmadan yargı kararlarını bile eleştirebilirsiniz. Divân-ı İlâhi ise devlet yönetimini bağlamaz; zira inanmayacaksınız ama neyse ki Türkiye laik bir ülkedir de…
Hukuk bürokrasimiz âdil, tarafsız ve bağımsızdır ve bunu söylediniz diye burnunuz uzamaz; devlet büyüklerinin dışında kimseden emir almaz; hiçbir tavsiye ve telkine pabuç bırakmaz. Böyle bir niyet besleyenleri Anayasa’nın 138. maddesi ağızlarına biber sürerek cezalandırır. Öyle, benzinliklerdeki içecek nevale otomatı gibi at iki buçuğu, al gazozu muamelesi yapamazsınız yargıya; onun da duyguları, bir izzet-i nefsi vardır. Birbiriyle çelişen iki kararın da isabeti hakkında milyonlarca sayfalık mütalaa ürettiklerinde bunu anlarsınız. Öyle “Delegenin kapı gibi imzası var kardeşim, neyi mütalaa edeceksin, onayla gitsin”le bitmez bu işler. Devlet maslahatı diye yazılı olmayan bir tüzüğü vardır bu toprakların; öyle her iş hakim kararına kalsaydı, ooo, evin yolu bulunmazdı…
Örümceğin ağı size bir üflemede yırtılır gibi görünür ama onu sineğe sormak lazım asıl. Bakın, Gezi Parkı bile oynadı güldü lâyığını buldu; Danıştay irâdesiyle Topçu Kışlası görünümlü otel/AVM yapılmasına karar çıktı. Ne yani, koskoca, dönümlerce mis gibi kupon arsayı çapulcular hingirdesin diye boş mu bırakacaktık? Not: Hermafrodit, çift cinsiyetli demektir.