Her kutsal bilineni didiklettirmeyiniz
Söyleyecek sözünüz vardır; üstelik söylenmesi gereken bir sözdür ama o anda söylenmemesi, söylenmesinden daha evlâ görünür, susarsınız; "gırtlak dokuz boğum" der, sükûtu ihtiyâr edersiniz.
Annelerin de gırtlağı dokuz boğum; belki daha fazla ama birdenbire bir şey oldu; bir psikolojik duvar yıkıldı sanki. Daha önceleri etrafı ateşe vermemek için yürek yanığının üzerine kapanıp sabırdan heykel kesilen anneler konuşmaya başladılar.
Çok önemli şeyler söylüyorlar, ağır konuşuyorlar. Derin Türkiye'nin gerçek fikrini seslendiriyorlar.
Bazen yazarken kuyumcu terazisi ile dirhem dirhem tarttığımız kelimeler, onların dilinde erimiş kurşun gibi değdiği yeri delen, kavuran bir tesir yapıyor.
Hissedebildiğimiz kadarıyla Ankara durumun vehametini anlamıştır, çünkü annelerin diliyle yargılanan Ankara'nın meseleye yaklaşım tarzıdır. Devletle toplumun ihtilâfları tarihinde, derin Türkiye hiç bu kadar sesini yükseltmemişti.
Çarşamba günü Zaman'da Nuriye Akman, şehit Asteğmen Zeki Burak Okay'ın anne ve babasıyla gazetecilikte tartışılmaz başarısını taçlandıran bir röportaj yaptı; okudunuz: Kırıp dökmeden, incitmeden, yaşadıkları o muazzam sarsıntıya rağmen aklıselime tutunarak tepkilerini dile getiren bu ana-babanın sözlerinde, yılların yanlışlığını birkaç cümlede şerhediveren bir açıklık var. "23 yıl eli kalem tutmuş bir insanın üç aylık eğitimle PKK'ya karşı gönderileceği hiç aklıma gelmedi. Gelseydi belki çocuğuma işletme mastırı yaptırırdım. Açıköğretime kayıt yaptırırdım. Yurtdışına gönderirdim. Herkes öyle yapıyor. Çocuğum bunları istemedi" cümlelerini başta Milli Savunma Bakanı olmak üzere, Genelkurmay ve MGK yetkilileri çok iyi düşünmeli.
"Ben şehit anneliğini kabul ediyorum ama ben şehit annesi olduğum için övünmüyorum. Benim isyanım ne askere, ne devlete. Oğlumun pisi pisine gitmesine isyanım. Bugüne kadar çocukları ölmüş anneler acılarını dile getiremediler. Ben öyle bir şehit annesi olmak istemiyorum. Türkiye'nin kaderi değişmeli. Ben askerliğin profesyonelce yapılması için ne kadar çok uğraşmam gerekiyorsa o kadar çok uğraşacağım." diyen Neriman Okay, on binlerce asker ailesinin endişelerini, gönül burukluğunu özetliyor: "Sayın Başbakan'ıma yatarak askerlik yapanları hatırlatmak isterim. Komutanların çocuklarına evinde İngilizce dersi verenler de batıda gazinolarda şarkı söyleyenler de askerlik yapmış oluyor. Kuaförlerde komutanların eşlerinin saçlarını boyayanlar da... İşte bunlar yatarak askerlik yapıyor. Paşanın kapısında nöbet bekleyen, "Komutanım vukuat yoktur." (bağırarak söylüyor) diyenler de askerlik yapıyor. Benim oğlum da öyle bir askerlik yapsaydı eşitlik olurdu."
Zaman okuyucularının bu haber hakkında neler düşündüğünü merak edenler (Annelerin gırtlağında kalan birkaç boğumun kıymeti iyi bilinmeli; her lâfı söylettirmenin, parantez üstüne parantez açtırmanın, her kutsal bilineni didiklettirmenin âlemi yok. İcabına bakılmalı, gereği neyse yerine getirilmeli.
Son birkaç söz: Genelkurmay Başkanı'nın, "bütün şehit annelerinin ellerinden öperim" cümlesiyle, Başbakan'ın o talihsiz "askerlik yan gelip yatma yeri değildir" sözü arasındaki detay ve üslûp inceliği farkına dikkat ediniz. Milletinin gönlünü almayı başaramazsa Başbakan, gelecek sene başarılı olmayı umduğu seçimlerde derin hayal kırıklığına uğrayabilir. Bu garip çelişkiyi sokaktaki AKP'li bile savunamadığına göre...
Hatırlatmış olalım!