Hepimiz ‘terbiyesiz herif'iz!

-Senin adın ne? Sen çık dışarı... Çık dışarı, çık dışarı! İş akdin feshedildi! Bu mu senin namusun terbiyesiz herif? Alın bunu!.. Mahkeme bir karar vermiş sen buna “kayyumla gasp” diyorsun. Bir kere hukuksuzluk yapıyorsun. Bu düşüncede olan arkadaşımız varsa, hiç münakaşaya girmeden söylesin bize, oturalım konuşalım. Var mı bu düşüncede olan?..

‘Kayyum' böyle konuşuyor meslek namusunu ve ekmeğini savunan gazeteci arkadaşlara. Hitab ettiği kitle, ters kelepçeyle gözaltına alıp, maişet korkusuyla sindirmeye çalıştıkları birkaç Bugün çalışanı değil, hepimiziz!

O soruyu, yani ‘Var mı bu düşüncede olan?' sorusunu nefsime de sorulmuş sayıyor ve işte buradan cevabını veriyorum:

-Ben de o düşünceyi paylaşıyorum sayın bay Kayyum. Ben de elhamdülillah, terbiyesiz bir herifim size mahsus tabirle... Bu can tende oldukça sizlerin ve sizin gibilerin terbiye anlayışına asla rıza göstermeyeceğimi de taahhüd ediyorum.

Bu nitelemeyle Türk basınında çalışan yüzlerce, binlerce emekçi, yazar, çizer, muhabir, editör, yönetici, temizlik görevlisi ve güvenlikçiler de dahil cümlemiz terbiyesiz safına geçtik; çünkü Bugün Gazetesi'nde söktürmeye çalıştığınız sahte kabadayılık hepimizi incitti. Hepimiz polisin kolundan tutarak attığı o gazeteci arkadaşlar gibi düşünmekle gurur duyuyoruz. Evet gazeteciyiz ve evet elhamdülillah bir meslek namusumuz var henüz.

Sizin terbiyeli olduğunuz yerde terbiyesiz birer herif olmak elbette bize düşer; gocunmak ne kelime, şeref addederiz. Meslektaşları dayak yiyerek kapıdan atılır, sözleşmeleri yırtılırken kulağının üstüne yatıp ‘beyefendi güzellemesi' yapan ‘suskun ve mest' havuz gazetecisi sözde meslektaşlarımızın olsun böyle terbiye. Öyle terbiye anlayışlarıyla ‘paralel' durmayı kendime yediremem. Onlar, beyefendinin zoruna giden şeyleri bırakın yazmayı, akıllarından bile geçirdiklerinde polis zoruyla kollarından tutulup dışarı atılacaklarını bilen terbiyeli, iyi aile çocuğu bir zümredir. Öyle afif, öyle edeplilerdir ki, sizin Bugün çalışanlarına reva gördüğünüz ağır hakaretlerin, hakikatte bütün basın dünyasına yöneldiğini fark etmezler bile.

Cümle biraz uzun oldu, belki anlamazsınız! Kestirme söyleyim öyleyse...

Siz ne iseniz ben onun ‘anti'siyim. Siz gazeteciyseniz ben nalburum; siz bağımsız iseniz ben körkütük tarafım, meşruiyeti siz temsil ediyorsanız ben illegalim. Siz demokratsanız ben monarşistim. Sizde zerre kadar hukuk ve vicdan tartısı varsa ben zalimin önde gideniyim. Siz istikrar iseniz ben kaosum. Siz ‘akıllı'ysanız ben mecnunum. Siz dik açıysanız, ben uzayda bile asla kesişmeyen paralelim. Bütün şerefler, unvanlar, titrler sizin olsun, ben lâedrîyim.

Sizinle velev ki basit bir asgari müşterekte olsun rastlaşmayı zül kabul ederim. Siz o gün sadece gazetecilik mesleğinin namusundan değil, en basit insâni hasletlerden bile mahrum olduğunuzu gösterdiniz; büyük dersti. Fakat sakın endişelenmeyin, yarın şapkalar değiştiğinde size karşı son derece nazik ve beyefendi davranılacağından emin olabilirsiniz!

İşte yarın, terbiyesiz bir herif olarak, inşallah sandığa gidip sizinle temsil olunan her şeye, her değere muhalefetimi gösterir mühürü basacağım kağıdın münasip bir yerine. Elbette terbiyesiz bir herif olarak, sizin hiç de beğenmeyeceğiniz bir yerini bulacağım oy pusulasının.

Şu kadarını bilin ama; en korkulu dakikalarınızda sizden cansuyu esirgemeyen kayıkçı dövüşüne giriştiğiniz örtülü şeriklerinizin amblemi olmayacak mühür basacağım yer.

Ve son sözüm, ekmek teknelerini ve meslek namuslarını arslanlar gibi savunan, helâl süt emmiş İpek Medya çalışanlarına; hepinize helâl olsun arkadaşlar, sizleri naklen yayında izlerken nasıl gururlandığımı anlatamam. Ceddinize de rahmet olsun, böyle evlâtlar kundakladıkları için!


Kaynak (Arşiv)