Havalar da iyice ısındı (2)
Bir kısım tutucu bilim adamı tarafından gelenek ve paradigma dışı olarak nitelenen olguların küçümsenmesi kadar sinirime dokunan pek az şey vardır; Ufolardan bahsediyorum. Nerede kayda değer bir Ufo vakası görülse daima birileri ortaya atılıp ya meteoroloji balonu olduğunu öne sürer, ya da gözlemci vatandaşın akli melekelerini tartışmaya açar.
Halbuki acı gerçekler, bir meteoroloji balonunun ardına gizlenmiş de olabilir!
Türkiye'nin siyasi ve iktisadi durumu iyice ümitsizleşmeye başladığı günlerde ciddi bir Ufo gözleminin resmi kayıtlara geçmesini son derece önemsiyorum. Ülkenin bu derece berbat bir krize sürüklenmesinde hep para ve borsa spekülatörlerini, hortumcuları ve devletle iş tutan hırsız takımını hedef gösterdiğimiz için pekâlâ yanılmış olabiliriz. Son krizin bizzat uzaylılar tarafından yönetildiği konusunda artık ciddi şüpheler beslemeye başladım. Bu noktada hayli derin bir analiz yapılacak olursa, 21. asırda Türkiye'yi doğrudan uzaylıların yönetmemesi için ortada hiçbir sebep görünmüyor.
Geçen yazımda da belirttiğim gibi Türkiye, uzaylıların dünyayı doğrudan yönetmesi için mutlaka halli gereken orijinal zorluklar gösteriyor; bu zorlukların nasıl aşılacağını çözdükleri anda uzaylılar, dünyayı kendi galaksilerinin bir sömürgesi haline getirebilirler. Eğer bu varsayımım doğru ise, Türkiye'nin kendiliğinden bir "dünyayı kurtaran adam" rolünü üstlendiği ortaya çıkıyor ki esasen Türkiye'ye de yakışan budur.
Dikkat buyuruluyor ise, muhtemel bir uzaylı yönetimi küreselleşme veya kuzey-güney gerilimi gibi beylik senaryoları hepten hükümsüz kılmaktadır. Tabii bu durumda ülkemizde başlıca gündem maddelerini teşkil eden irticâ, ekonomik kriz, yolsuzluklar veya geçim sıkıntısı gibi küçük meseleler de kaale alınmayacak derecede ehemmiyetsiz kalacaktır. Son derece ciddiye almamız gereken gerçek şudur: Artık Türkiye uzaylılar tarafından yakından izlenmekte ve gözetlenmekte olup, uzaylılar belki de Türkiye'nin sosyo-ekonomik düzeninden ve özellikle resmi ideoloji ile devlet politikaları arasındaki uyumsuzluktan çıkaracakları derslerle, muhtemelen kendi dünyalarındaki sosyo-ekonomik problemlere bir çözüm bulmak davasındadırlar!
Bu sürecin sonunda uzaylıların Türkiye'yi doğrudan yönetecekleri konusundaki varsayımım, aslında hayli tartışma götürür bir nitelik arz ediyor; zira biz hangi tarihten beri uzaylılar tarafından yönetilmediğimizi kestirebilecek durumda değiliz. Hâl-i hazırdaki veriler ve yönetim üslûbu, başta muhterem hükümetimizin lider kadrosu olmak üzere bilcümle Bakanlar Kurulu üyelerinin ve görevlerine atanarak gelen ve hükümetlere rağmen devlete sahip çıkan demirbaş bürokratların, bir kısım medya maydanozunun ve entelektüelin vaktiyle klonlama yoluyla birer kopyalarının çıkarılarak, kimselere hissettirilmeden işbaşına geçirildikleri yolunda kuvvetli ipuçları veriyor. Vâkıa bu teori, bir öncekiyle çelişiyor gibi görünse de uzaylılar katında paradoks mantığının çoktandır hükümfermâ olduğu pekâlâ ihtimal dahilindedir. Esasen devlet erkânının bir süreden beri uygulayageldikleri "anti toplum" politikalar, böylece mantıklı bir temele oturmaktadır. Uzaylılar tarafından Türkiye'nin bir deney laboratuvarı gibi kullanılması ilk elde öfkeyle karşılanması gereken bir uygulama gibi görünüyorsa da millici nokta-i nazardan hareketle bu durumdan milli gururu okşayacak sebepler çıkarmak da mümkündür.
Peki bu durumdan nasıl kurtulabiliriz?
Belki de kurtulmamız gerekmemektedir; devleti yöneten zevâtın, bilmem hangi gezegendeki laboratuvarda dondurulmuş vaziyette muhafaza edilen asıllarını kurtarmak için hiçbir vatan evlâdının bir komando operasyonuna gönüllü yazılacağını tahmin etmiyorum. "ABD veya AB'nin yarı resmi sömürgesi olmaktansa uzaylıların güdümünde kalmak daha evlâdır" fikrini savunanlar da çıkabilir; ben bu konuda tarafsız ve çekinserim; zira uzaylıların her nevi basılı evrakı inceden inceye arşivlemeleri ve kimin ne olduğu yolunda istihbarat depolamaları ihtimal dahilindedir.
İfşa edilecek daha hayli gerçek var fakat havalar çok sıcak!