Ha şöyle efendim...

Saadet Partisi'in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Bekâroğlu'nun (ajans5.com) adlı internet sitesine verdiği mülakat, mahalli seçimler arifesinde hangi konuların nasıl konuşulması ve tartışılması gerektiğine dair güzel örnekler gösterdi.

Kamuoyuna sadece "Başörtülüler jipe binemez" sansasyonu ile akseden bu fikir açıcı mülakat, ekranlarda konuşmacıları birbirine düşürmek için suya tirit şeylerden tartışma konusu arayanlar için yağmalanacak hazine zenginliğinde.

Ha şöyle efendim! "Beledî" seçimlerin "medenî" konular üzerinden siyaset diline tercümesi işte bu minvâl üzre yapılmalı! Bakınız neler söylüyor Mehmet Bekâroğlu: İstanbul'da sayılı, isbatlı 30 bin çocuk sokaklarda yaşıyorsa şehrin yöneticileri gece yatağında nasıl rahat uyuyabilir? Ardından ilâve ediyor: "Bunlar suyu özelleştirecekler; su, Allah'ın nimeti, sudan kâr etmeyi nasıl düşünürsünüz?"

Sonra, şahsen pek mesele edindiğim bir başka meseleden söz açıyor: "Tamam mühendislik alanında çalışmalar var ama estetik sıfır, mimari sıfır." Sahi, şu ana kadar şehir mimarlığı, estetik konularında dişe dokunur bir tenkid, proje veya cevap işitmedik. Bunun yerine sathi şeylerin gündeme gelmesinden yakınıyor Bekâroğlu, "Kılıçdaroğlu veya Topbaş, bugüne kadar bu milletin ekmeği veya sorunları ile ilgili ne söyledi? Ne konuştu bunlar? Yok ayağım çamurlu, yok ayakkabım yırtıldı, o İstanbul'u tanımaz, ben iyi bilirim..."

Belediye'nin kültür hizmetleri fonksiyonu hakkında ciddi eleştiriler de buluyoruz röportajda; Bekâroğlu, İstanbul'un zaten bir kültür başkenti, medeniyet taşıyıcısı olduğunu savunduktan sonra, o kerih Türkçe karşılığı ile "Kentsel dönüşüm" projesini tiftikliyor: "Bu kentsel dönüşüm palavrası ve uyguladıkları rant dağıtımı ile İstanbul'un mahalle sistemini yok ediyorlar. Bunu yok etmek İstanbul'un tarihsel dokusuna zarar verir. Haydarpaşa'dan başlayıp Harem'e kadar Manhattan yapacağım demek akla ziyan bir sözdür. Bir medeniyetten bahseden, dindar olduğunu söyleyen, insanların böyle cümleler kurması tüylerimi diken diken ediyor."

Peki, bu gibi meselelerin konuşulduğunu, tartışıldığını duyuyor muyuz; siyâsetin "medenî" vizyonunu hayata geçiren mühim tesbitler bunlar; katılıp katılmamak sonraki mesele.

Ve o meşhur "başörtüsü-jip" tartışması; bu konunun mahalli seçimle ilgisi yok fakat, Muhafazakâr-Müslüman kimliğiyle yaşamayı tercih eden insanların sıhhatli ve dengeli bir dünya görüşü geliştirerek fikirle hayat arasındaki zıtlıkta kokuşmamaları için isâbetli bir tartışma çentiğidir. Bekâroğlu önemli ve ciddi şeyler söylüyor bu konuda: "Bizim değer yargılarımızı yeniden oturup düşünmemiz gerekiyor. Başörtüsü neydi sevgili kardeşim? Mazlumiyetin, masumiyetin, mağduriyetin, mücadelenin sembolü değil miydi? Şimdi ne hale geldi başörtüsü? Yıllardır mücadele edilen değer bu muydu? Başörtülüler ve jipler düşünebiliyor musunuz? Bir tarafta yanında küçük çocuğu ile otobüs durağında buz gibi havada bekleyen bir anne var, diğer tarafta ise jipiyle son sürat yanından geçen başka bir başörtülü. Bunu anlamlandırabiliyor musunuz? Bu değişimin sebebini Müslümanlar olarak oturup konuşmamız ve bunun çözüm yollarını aramamız, ne hale geldiğimizi artık görmemiz gerekiyor... Yani şehirde jip kullanmak insanlığa isyan etmektir. Müstağni bir görüntüdür. Mütekebbirliktir. Uyuşmaz, uyuşamaz."

Saadet Partisi, yeni Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'un liderliğinde, "Aksakallar heyeti"nin tanıdık imajından uzakta yeni bir siyasi kadro görüntüsü vermeyi başaracak gibi görünüyor ve önemli sempati puanları topluyor. AK Parti, Refahlı kimliğin yeni bir yorumuydu; SP'nin yeni yöneticileri, kurum kimliğini değiştirmeden kendi içinde dönüşmek gibi zor bir vazifeyi üstlendiler ve şu anda şahsi donanımları itibariyle bu zorluğu aşabilecek beşeri zenginliğe sahip bulunuyorlar. Muhalefette CHP'nin bir türlü hakkıyla dolduramadığı "AK Parti'yi dengelemek" görevini, bir zaman sonra SP'nin üstlenmesi kimseyi şaşırtmayacaktır.

Sol tınılar seslendiren İslâmî-sağ siyâset, yarının gündemi olabilir pekâlâ!


Kaynak (Arşiv)