Güzel haber budur işte: Kubbealtı Lugati!
Lugatlerin kelime hazinesini geliştirmek yanında, dağarcığa katılan kelimenin konuşma ve yazı dilinde tasarrufunu göstermesi en faydalı tarafıdır. Kelimeyi anlamak bir meziyet ama o kelimeyi bir şekilde yeniden kullanabilmek daha değerli bir özelliktir.
Günümüzde ne yazık ki ortalama okur-yazar, bilmediği kelimenin lugat karşılığını öğrenmekle yetiniyor; halbuki lisanın zenginliği anlamak kadar tasarruf etmeyi de gerektirir.
Benzetme belki yersiz, belki abartılı bulunabilir ama bir lisan için sözlük âdeta kutsal kitap gibidir. Mânâ üzerindeki ihtilâflar sözlüğe bakılarak giderilir, kelimenin imlâsı sözlüğe müracaatla öğrenilir, bir kelimenin nasıl bir etimolojik seyir takib ederek sözlüğe girdiğini yine sözlük söyler. Sözlükler, kelimelerin mânâ katmanlarından da haberdar ederler. Hâsılı sözlük, kelimelerle iş gören herkesin suallerini cevaplandıran ve merakını yatıştıran kaynaklardır.
"Sözlük varken tartışmayalım" sözü, bu mânâ derinliğini kısaca özetliyor.
Sözlüklerin bir fonksiyonu daha vardır; kelimenin cümle içindeki kullanılış tarzını gösteren misâller de sunarlar. Eski dilde bu tarzda tertiplenmiş sözlüklere "Şevahidli" denirdi (Şevâhid, "şahitler, bir şeye tanık olanlar" mânâsına gelir). Halen Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı 4 ciltlik Türkçe sözlük ve Mustafa Nihat Özön'ün "Osmanlıca-Türkçe Sözlük" isimli eserleri şevâhidli tarzda tanzim edilmiş kaynaklar arasındadır.
Kubbealtı Akademisi'nin bugünlerde yayınladığı Kubbealtı Lugatı şevâhidli-misalli sözlüklerin en yenisi. Lugatin ismi hayli uzun: "Asırlar Boyu Tarihi İçinde Misalli Büyük Türkçe Sözlük". Lugatin başındaki tanıtıcı bilgilere göre çalışmalara 1971 yılında 12 kişilik bir heyetle başlanmış ve neredeyse otuzbeş sene içinde âdeta iğne ile kuyu kazar gibi titizlikle çalışılarak üç cilt içinde toplam 3644 sayfalık devâsâ bir eser ortaya konulmuş. Lugatte 61 bin madde yer alıyor; buna ilaveten takriben 35 bin deyim ve 400 yazarın bine yakın eseri taranmak suretiyle elde edilen 100 bin civarında örneğe yer verilmiş. Lugat, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı ile Vehbi Koç Vakfı'nın yakın desteği ile yayınlanmış bulunuyor.
Bu tip lugatlerin kelime hazinesini geliştirmek yanında, dağarcığa katılan kelimenin konuşma ve yazı dilinde tasarrufunu göstermesi en faydalı tarafıdır. Kelimeyi anlamak bir meziyet ama o kelimeyi bir şekilde yeniden kullanabilmek daha değerli bir özelliktir. Günümüzde ne yazık ki ortalama okur-yazar, bilmediği kelimenin lugat karşılığını öğrenmekle yetiniyor; halbuki lisanın zenginliği anlamak kadar tasarruf etmeyi de gerektirir.
Misâl verelim: "Teşyî", giden bir kimseyi uğurlamak, yolcu etmek demektir. Kubbealtı Lugati, bu kelimenin misâlini şöyle gösteriyor:
"Beyini taşlık kapısına kadar teşyî ederdi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
"Tetâbuk", uygun gelmek, örtüşmek mânâsındadır. Misâli ise şöyle:
"İslâmiyet'in ciddiyet, vakar, yardım ve saygı şiarları eski Türk ahlâkına tamamen tetâbuk ediyordu." (İbrahim Kafesoğlu)
Bir lugat roman gibi, sair kitaplar gibi okunmaz; mâlum, lâzım geldikçe başvurulur lâkin öyle bir yere geldik ki, kendi dilimizin inceliklerini, sınırlarını, hacmini ve imkânlarını öğrenmek için ayrıca gayret ve zaman sarfederek çalışmak gerekiyor; böyle bir mesaiyi göze alanlar için Kubbealtı Lugati çok tatminkâr bir kaynak teşkil edecektir.
Bu hayırlı ve görkemli esere emek ve destek verenleri temsilen İlhan Ayverdi hanımefendiye lisanımız, irfânımız ve medeniyetimiz nâmına binlerce şükran borçluyuz.
Lugatler, bir medeniyetin bütün esaslarını, şifrelerini ve kodlarını barındıran temel yapılardır. Yarınlar için artık daha müsterih tavır takınabiliriz çünkü en azından sırtımızı yaslayabileceğimiz bir sağlam lugatimiz daha var artık.
AKLINIZDA BULUNSUN-I: Namık Kemâl'in yeniden doğuşu
Bir iyi haber -hatta müjde- daha, "Namık Kemâl Külliyatı" Dergâh Yayınları tarafından yayınlanıyor. Türk Yurdu dergisinde Prof. Dr. Ali Birinci'nin verdiği müjdeye göre Türk okuyucusu, yıllardır okul duvarlarında resmini gördüğü, şiirlerinden birkaç mısraı ezberlediği Nâmık Kemâl Bey'i kendi diliyle ve kelimeleriyle okumak imkânına kavuşacak. Dergâh Yayınları daha şimdiden "Osmanlı Modernleşmesi'nin Meseleleri" adı altında merhumun makalelerinin ilk cildini (tamamı 4 veya 5 cilt olacak) yayınlamış bulunuyor. Anlaşılan odur ki yıllardır ikinci baskısı yapılmadığı için meraklılarınca altın muamelesi gören Midhat Cemal Kuntay'ın kaleme aldığı üç ciltlik, "Namık Kemal- Devrinin insanları ve olayları arasında", (1944) isimli eseriyle, Fevziye Abdullah Tansel'in hazırladığı "Namık Kemal'in Hususi Mektupları"nın yeni baskılarını da yakında kitapçı vitrinlerinde görebileceğiz.
Dergâh Yayınları'na bu mühim teşebbüsü tez vakitte tamamlaması duasıyla başarılar diliyor, teşekkür ediyoruz.
AKLINIZDA BULUNSUN-II: Farklı açı ihtiyacı için
Birikim, adı üstünde "sosyalist kültür dergisi"; yıllardan beri imrendirici bir intizam ve gayretle okuyucularıyla buluşuyor ve kendi içtihadınca Türk fikir hayatına katkıda bulunuyor. Birikim'in son sayısı "Bir zamanlar Ermeniler vardı" isimli dosya adı altında yayınlandı. Yayınlanan yazılar arasında -âmiyâne tabirle- "boş yok" desem yeridir. Yazılardan bazılarını veya tamamını beğenmeyebilirsiniz ama farklı bakış açısı edinmek için birebir. İlgilenenlere tavsiye ederim
AKLINIZDA BULUNSUN-III: "Başbakanlık" kürsüsü
Bu tembih, Başbakanlık binasının düzen ve mefruşatından sorumlu kişiye. Hükümet adına sözcülerin basın açıklaması yaptığı salondaki sözcü kürsüsü ve üstündeki "Başbakanlık" yazısı, Ankara'nın Siteler semtindeki en kabiliyetsiz doğramacıya alelacele yaptırılmış intibaını verecek kadar kötü. Kim tasarladı ve uyguladıysa kusura bakmasın ama, neyi kasdettiğimi farkedince herhalde hak vereceksiniz. Yakışmıyor. Mukayese edilsin diye Beyaz Saray sözcülerinin hangi dekor ve fiziki mekanda basın karşısına çıktıkları hatırlansın lütfen.