Gözaydınlığı
Önemli ve yetkili ağızlardan Balyoz ve Ergenekon hükümlü ve tutuklularının yeniden yargılanabileceği açıklamaları ne anlama geliyor? Birileri bu hamleyi “yeni paydaşlara ihtiyaç var” cümlesiyle açıkladı. Hükûmet çevrelerinden gelen sesler, bu ihtimâlin olabilirliği değil, nasıl uygulanacağı yolunda fikir jimnastiği mahiyetinde.
“Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir” cümlesinin yayın tarihine bakalım; bu cümle baraj yıkan bir tesir uyandırdı ve 24 Aralık tarihini taşıyordu, yani 17 Aralık’tan tam bir hafta sonra.
Bu bir hafta zarfında önemli şeyler yaşanmış olmalı ki “yeni paydaşlara” ihtiyaç duyuldu. Olup bitenleri gayet iyi hatırlıyoruz: 17 Aralık sabahından itibaren, soruşturmacıları baskı altına almak için çok etkili bir taarruza geçildi; seri halde emniyet bürokratı yerinden alındı, Adlî Kolluk Yönetmeliği değiştirildi, ardından soruşturmayı yapanların paralel devlette çöreklenmiş bir çetenin elemanları olduğu ileri sürülerek misli görülmemiş bir karalama furyası başlatıldı.
Ne var ki her yanlış adım, bir başka yanlış ve garâbete yol açtı. Kontrol kaybedildi; bu esnada hâlâ dirâyetli biri çıkıp, “Çabaladıkça batıyor, gitgide yalnızlaşıyoruz; meşruiyetimiz aşındı” diye hatırlatmış olmalı ki, hiç gündemde yok iken, “Milli orduya kumpas” cümlesi telâffuz edildi ve “öyle demek istemedimdi” tavzihlerine rağmen bu tutum, resmi hükûmet siyaseti haline geldi.
Genelkurmay Başkanı da bunun üzerine Ergenekon ve Balyoz davaları hakkında, “TSK’yı hedef alacak şekilde suç delilleri üretildiği, davalarda görev yapan adli kolluk, savcı ve hakimlerin yargılamada savunmanın görüşlerini dikkate almadığı, suç delillerini manipüle ettiği” şikâyetiyle Ankara C. Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Bu önemli bir gelişme, çünkü Sayın Özel’e, Hükümet’e karşı anayasal çizgide vaziyet alışından ötürü kırgınlık duyan eski ve muvazzaf personeline karşı dik duruş pozisyonu verdi; öte yandan Hükûmet, Ergenekon ve Balyoz sanık ve hükümlülerine karşı gösterdiği müşfik ve anlayışlı tavırla merkez medya ve Ulusalcı muhitlerden “eh, yetmez ama şimdilik iyidir” tarzında sempati görmeye başladı. Bir hamlede iki mühim paydaş kazanmak önemli bir siyaset başarısı ama…
Aması şu: 17 Aralık sarsıntısı kestirilemeyen bir rota değişikliğine yol açtı. 2011’de seçmenlerine, “Darbe sanık ve tutuklularını serbest bırakacağız” vaadinde bulunmuş olsaydı aynı tabloyla karşılaşır mıydık şüpheliyim; hattâ ve hattâ 17 Aralık hiç yaşanmasaydı bile bugünlerde böyle ilginç bir gelişmeye şahit olmazdık gibime geliyor.
Bundan böyle bitmiş veya yürümekte olan her dâvâ, Adalet Bakanı’nın, “Birtakım hukukla ilgili yanlışlıklar olabilir, dün oldu bugün oldu. Dün felana karşı oldu, bugün felana karşı, yarın bir başkasına karşı olabilir. Bizim yapmamız gereken, yanlış olan anayasa ve yasalara aykırı olan bir şey varsa onunla ilgili bir karşı duruşu hep beraber ortaya koymamız lazım.” şeklindeki gerekçeleriyle yeniden ele alınabilir. Neticesi adliye cihazının lâçkalaşmasıdır.
Türk hukuk tarihinde yeni bir safha başlıyor böylece. Böyle tuhaf bir dibâcenin üstünde hiç bir hukuk yapısı ayakta duramaz.
Bu arada Ergenekon-Balyoz tutuklu ve hükümlülerine ve ailelerine şimdiden ‘geçmiş olsun’ diyor, samimiyetle gözaydınlığı veriyorum.