Görevimi tarafsızlıkla yerine getireceğime...
Anayasa’nın 104. maddesine göre Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini temsil eder.
Yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, 104. maddede belirtilen sıfat ve temsil görevlerine hürmeten tebrik ediyorum. Anayasada belirtilen sınırlar içinde kaldığı müddetçe şahsına ve makamına saygı göstereceğim tabiidir. Kezâ seçim sonuçlarını da saygıyla karşılıyorum; kampanyanın âdil geçmemesi, devlet imkânlarının suistimâli ve seçim esnasında sarfedilen ölçüsüz lâflar, halkın irâdesini gölgede bırakmaz. İnşallah bu seçim hayırlar tevlîd eder.
Seçimden önce muhtelif vesilelerle açığa vurduğum kanaatlerde bir değişiklik olmadı: Bu meyanda en belirgin vurguyu, 7 Temmuz tarihli Aksiyon dergisinde ifade etmiş ve Sayın Erdoğan’ın, “Cumhurbaşkanı olacak son kişi” olduğu yolundaki kanaatimi ve gerekçelerimi açıklamıştım. Ayrıntıları yeniden hatırlatmakta mânâ yok. Sonuçlanan seçim, Sayın Erdoğan’ı eleştirdiğim konuları hükümsüz kılmadı; onu ülkenin meşru Cumhurbaşkanı yaptı. Dilerim ki bu görevini yerine getirirken edeceği yemine sâdık kalır ve görevinin anayasal sınırlarını zorlayarak yeni siyasi krizlere sebep olmaz. Söz buraya gelmişken anayasayı açıp 103. maddedeki yemin metnini yeniden okudum. Önceki cumhurbaşkanlarında pek dikkat etmediğimiz bir yemin töreni olacak bu; belki de ilk defa metnin lâfzıyla ruhu arasındaki beraberliğin 12. Cumhurbaşkanı’nda nasıl tecelli edeceğine dair farkı duygular ve beklentiler yaşayacağız. Meselâ, yeminin, “Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma” ve özellikle, “…adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getir”mekle ilgili yerlerinde aynı duyguyu herkesin yaşayacağını zannediyorum çünkü şu sözler kendisine ait, “Eğer bu kardeşiniz seçilirse, tarafsız cumhurbaşkanı olmayacak. İki taraf var, bir millet, iki devlet. Milletin tarafında olan bir cumhurbaşkanı”. Sadece demagoji! Eskiden CB’nını seçmek konusunda kriz yaşardık, bundan sonra seçilmişi anayasal dairesinde zaptetmek konusunda kriz yaşayacağız gibi görünüyor.
Sayın Erdoğan’ın balkon konuşmasında, “Gelin yeni bir sayfa açalım” çağrısı, aslında yeni bir sayfa açılamayacağını dışa vuran mesajlarla yüklü olduğu için inandırıcı değildi. Bir yıldan beri en sert ve keskin tonda sürdürülen kutuplaştırmanın yaraları hâlâ kanıyor. Sesinde bırakınız, “Kalp kırdım, incittim” yolunda bir özür tonu, içtenliği dışa vuran bir tınlama bile yoktu. Neticede muhabbet kelimesiz bile ifade edilebilir bir duygudur. Tahakküm edâsıyla barış çağrısı sun’i göründü.
İktidar yanlısı sair şirketleri kaale almıyorum ama seçimlerden iki gün önce KONDA adına Tarhan Erdem’in açıkladığı % 57 rakamı, kamuoyu araştırma sektörünün geleceğini karartan dramatik bir sayıydı. Neredeyse YSK’nın yerine geçeceğini düşünmeye başladığımız araştırma şirketlerinin bundan sonra itibar tazelemesi çok güç olacak; sınıfta kaldılar.
Pek dile getirilmeyen bir nokta daha: Oy kullananların % 1,8’inin oyu geçersiz sayılmış ki bu, takriben 738 bin kişinin, el kadar kağıt üzerindeki üç fotoğraftan birinin altına mühür basmayı beceremediği mânâsına geliyor. Yeni bir eğitim reformuna âcil ihtiyaç var yani! Diğerleri neyse ama bu, hata payının asgariye inmesi gereken bir seçimdi. Tabii oy pusulasında adayın yerine BJK’nın yeni transferinin resmini yapıştıran protestocu takımını hariç tutuyorum.
Yeni Cumhurbaşkanımızın, benim gibi vesveseli takımını mahcub edecek kıvamda, âdil, herkese karşı tarafsız ve anayasal çerçeve içinde Türk milletinin birliğini temsil etmesini bekliyorum. Bakalım bu satırları okuduktan sonra bıyık altından, “Sen daha çok beklersin” diyenler haklı çıkacak mı?