Gittikçe artıyor yalnızlığımız!
Hayır, bu beylik bir söz değil; gerçekten büyük bir insanı kaybettik; Cinuçen Tanrıkorur'u büyük kılan sadece ud icrâsındaki tartışılmaz virtuozite kalitesi değil, klasik musikimizin artık adı bile kimselere câzip gelmeyen formlarında "Mevlevî âyinleri de dahil olmak üzere" birbirinden güzel eserler besteleyen nâdidelerden biri olması yanında mûsiki edebiyatımıza birbirinden değerli makaleler armağan etmesi şüphesiz devrimizde tek kişide cem' olunması gayri mümkün niteliklerdir.
Cinuçen Bey bu vasıflarına ilâveten sabrıyla büyük insandı. Yıllardan beri bir meşakkat sağanağı halinde ardı arkası kesilmeyen ağır hastalıklar, sayıya gelmez ameliyatlar bu büyük sanatkârı bir an tehî ve hâlî bırakmadı. Çok uzaklardan Cinuçen Bey'in biri onarılmadan diğeri başgösteren hastalıklardan bir yenisine uğradığını işittikçe mânen ezilir, bir "geçmiş olsun" telefonu çevirmeye elim varmazdı. Hiç kimsenin Cinuçen Bey'in sabr ve tahammül gösterdiği cinsten bir imtihan cenderesinden geçmesi temennî edilmez; buna rağmen insanda saygı ve hayranlık uyandıran bir tevekkül ve yaşama azmiyle hayata gülümsediğini görmek, bende "nefsim adına" hep bir utanç hissi yaratmıştır.
Kültür Bakanlığı'nın bundan birkaç yıl tam bir vefâ jestiyle tedavisi için Amerika'ya gönderdiği Cinuçen Bey'in ahvalini, aynı şehirde yaşayan (Maryland) kadim dostlarından Sebuh Uslan anlatmıştı bana: "Haftada tam beş kere ameliyat geçirdiği oldu, çok muzdaripti fakat inanamadım, o halinde iken bile ameliyat yatağında beste yapmakla uğraştı, musiki yazıları kaleme aldı, hatta mümkün olduğunda udunu bile kucakladı". Sebuh Uslan ismini Cinuçen Bey'in Aksiyon'daki leziz yazılarını takip eden okuyucuları hatırlayacaklardır: "Muhteşem Osmanlı" başlıklı çok güzel yazısı vardır. Cinuçen Bey, bu yazısında Sebuh Bey'i şöyle tavsif ediyor:
"19 yıldır Amerika'da oturan ve Türkiye Büyükelçiliği Basın Bürosu'nun kasetli telefonundan gazete haberlerini günü gününe izleyen bu Ermeni dost, 'Yahu iyi ki geldin, buradaki cemaate Gesi Bağları'nı çalmaktan anam ağlamıştı.' deyip, Mustafa Nafiz'in çok az sayıda basılmış olan 'Körfezdeki Ses' adlı şiir kitabını hediye eden bir gönül adamıdır (verdiği şiirler üzerine bestelediğim klasik şehnaz faslı kendisine ithaf edilmiştir). Başka bir gün de kapıdan içeri,
Menem ki kaafile"sâlâr"ı kârbân"ı gaamem
Müsafir"i reh"i sahrâ"yi mihnet ü elemem
Haakir bahma mene, kimseden sağınma kemem
Fakîr"i pâdşeh"âsâ, gedâ"yı muhteşemem
diye Fuzûlî'nin hiç bilmediğim bir müseddesini okuyarak girip, 54 mısralık Mâhur Kâr"ı Müseddes'i bestelememi sağlayan bir muhteşem Osmanlı..." Dünyanın öteki ucunda varlığından bile haberdar olmadığım bir güzel insanla aramızda irtibat teminine vesile olan Cinuçen Bey'dir. Maryland nire, Sivas nire fakat vesile mükemmel. Nitekim bu yazının başlarında iken çalan telefonun öteki ucunda aynı müşterek dostumuz vardı, Sebuh Bey'le birbirimize başsağlığı diledik.
Geçen yazın sıcak günlerinden birinde Beşir Ayvazoğlu ile üç"beş tehî İstanbul saati ele geçirince Amerika'dan yeni dönmüş bulunan ama mutad kontroller için gittiği hastanenin önünde düşerek bu defa ayağı kırılmak bahtsızlığına uğrayan Cinuçen Bey'i ziyarete azm etmiştik. Kendisini daha önce birkaç program vesilesiyle uzaktan görmüş; ancak gıyâbî dostluğumuzu vicâha çevirmek fırsatı bulamamıştım. Bizi Göztepe'deki evinde, o durumdaki bir hastadan asla beklemediğimiz şıklıkta bir kıyafetle karşıladı. Cinuçen Bey, teessürümüzü geriye iten bir misafirperverlikle güzel sohbet mevzuları açtı. Bir şefkat meleği gibi kendisine ihtimam gösteren sevgili eşinin hangi zamanda, nasıl hazırladığına hâlâ şaştığım ikramlarda bulundu ve ayrıldığımızda bizi tâ asansör kapısına kadar uğurlamak inceliğini gösterdi.
Hakk'a yürümesinin ardından tesellî bulabileceğimiz tek husus, o tahammül fersâ hastalık musibetlerinden ötürü duyduğu ıstırâbın artık ebediyyen bitmiş olmasıdır. Elbette san'atı ve daha mühimi şahsiyeti hakkında onu yakından tanıyan ve seven insanlar daha etraflı değerlendirmelerde bulunacaklardır. O kısacık mülâkatı hariç tutarsak bizimki eninde sonunda "gıyabi" bir ruh âşinâlığından ibaretti. Cinuçen Bey, çoğu milliyetçinin yaptığı gibi lâfla siyaset üretmek ve neticesiz bir milli kültür edebiyatı yapmak yerine milli kültürü bizzat üreten ve yaşayan bir güzîde idi; bu vasfıyla da kaybı yalnızlığımızı artırıyor. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun. Başta muhterem eşi olmak üzere akrabalarına, evlâtlarına, talebelerine ve bütün sevenlerine başsağlığı diliyorum.