Geziciler, gaza gelmeyin
Bir ara sık raslardık, şimdi nâdir. Sahte diploma meselesinin bizde evveliyatı vardır. Adam iki yıldır hastanede doktor olarak çalışmış, hastalara şifa dağıtmış, hatta ameliyata bile girmiş ama uğursuzun biri ihbar edince bakmışlar ki diploması sahte. Hadi bakalım mahkemeye, karakola. Yahu siz “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz!” sözünü duymadınız mı? Adam sahte diplomayla eczane açmış, tıkır tıkır işletmiş yıllarca. Doz aşımından veya eksikliğinden ötürü mağdur olan yok. “Size ne?” diyemiyorum zira burada meslek birlikleri devreye girer, “Ne yani sahtekârlığı savunup meslek onurumuzu rencide mi ediyorsun?” diye baş ağrıtırlar.
Halkımız bilir, nice yıllar boyunca diş teknisyenleri usta-çırak hesabı yetişirdi ve protez sektörünün belkemiği idiler. Diploma yok tabii. Diplomasız öğretmen de görmüştür maarif sistemimiz ve diploması olmadığı için hayatta en çok sevdikleri işi yapamayan bu bahtsız ve ama dikkat çekici kişilere sıradan sahtekâr gibi davranmışızdır. Bunu andırır bir durum Adana’da görüldü; ‘izinsiz’ dükkân, pardon klinik açıp hasta kabul eden Suriyeli bir grup doktorun işyerine ‘baskın’ yapıldı. Gazetemiz “2 kamyonet dolusu ilaç ele geçirildi” diye yazmış, hani ‘sahte ilaç’ deseler içim yanmayacak. Bomba değil, cephane değil; ilâç yahu.
Hastalar sıra bekliyormuş, bekler tabii. En azından hastasıyla aynı dili konuşan birileri var orada. Ortam sağlıksızmış. İşte lastik gibi bir kelime; kayyım atanan, kapatılan pek çok şirkette ortam sağlıklıydı da ne oldu?
Bir dakika; burada, “Diploma dediğin bir kâğıt parçası, sen benim kalbime bak!” edebiyatı yapmıyoruz ama diplomaya gelene kadar gün akşam olur. Kapı gibi legal diplomasıyla çalıştığı sektörlerde yıllardır millete kan kusturup, acı çektirenlere bakarak diyebiliriz ki, “Eğitiminizin kalitesiyle verdiğiniz diploma orantısızdır.” veya daha kestirme ifade, “Hiçbir diploma, iş tecrübesini ölçmez!”
Bunca kapı gibi hüccetten ve diploma aleyhtarlığından sonra bir yerlerden başdanışmanlık teklifi gelirse hiç şaşmam ama mümkün değil. Sebebi basit: Diplomam, eh idare eder fakat referanslarım berbat. Bu portfolyo ile beni ve benim gibilere kamu görevi değil, angarya külfeti bile yüklemezler. Herkes rahat olsun ve konuya dönelim.
İşte yıllarca “Nerde senin diploman?” diye işini seven ve aşkla yapan bir yığın insanı küstürünce neticesi böyle oluyor. Şekil A’dan anlamamız gereken şudur: Diploma, çok darda kalınırsa bir yerden tedarik edilebilir bir kâğıt parçasıdır fakat kabiliyet fıtrîdir, genetiktir, damarlarda dolaşan kanda mündemiç bir şeydir. Tezimi isbat için Gezi örneğini takdim ediyorum. En ateşli Gezi taraftarları, hatta o karambolda hükümeti devirmeye çalışan şerefsiz anarşist-komünist ve Ateistler bile iki tırtıklama dışında Gezi’den doğru dürüst ekmek yiyemediler fakat olayları ‘doğru’ okuyan birisi orada bir ‘Gezi ekmek fırını’ açtı; dört seneden beri ahaliyi Gezi francalası ile doyuruyor ve dükkân iyi işlediği için yeni bir ürün denemeye kararlıdır. “Sırf sizi çıldırtmak için orada tarihi eserimizi yeniden ihyâ edeceğiz!” cıngılıyla pazarlanan bu Ramazan pidesine dikkatinizi çekiyorum. Yeri gelmişken şu, ‘yeniden ihyâ’ galâtına bayılıyorum çünkü kof muhafazakârlığın logosu resmen.
Geziciler, çapulcular, eğer ordaysanız kılınızı bile kıpırdatmayın. Dert Gezi değil, kavga çıkarmaktır. Sâkin olun ve her mânâda ‘gaza gelmeyin’. ‘Yaptırmayız, cart-curt’ diye tansiyon yükseltmektense, “Gezi parkı, bütün müştemilatıyla irade-i hümâyununuza kurban olsun sultânım.” deyin. İtaat edin, keyfinize bakın ve dozerlere yol açın ki, birilerinin ortalığı kan çanağına çevirme hesabı yere kapaklansın.