Genç Parti'yi ıskalamak

Siyaseti entelektüel seviyede yürütmek isteyen kaç kişi hatırlayabiliriz ki başarılarından bahsedebilelim? Doğrusu siyaset sadece bizde değil, bütün dünyada entelektüaliteden ziyade popülariteye yakın bir kavram; kitleler zihni tavır alışlardan ve kesafetten hoşlanmaz; siyaset erbâbı kitlelere açık, anlaşılır ve çoğu kere hak edilmeyen derecede basitleştirmiş şeyler sunmayı bilir.

Bu defa, yukardaki beylik tarife pek sığmayan, hayli farklı bir popüler siyaset uygulaması ile karşı karşıyayız; Genç Parti'den bahsediyorum, liderinden başka bir aktörünü tanımadığımız şu Genç Parti'den. Partinin lideri (yoksa "sahibi" mi demeliydik?) bir yayın grubunun ve hayli güçlü olduğu söylenen bir holdingin sahibi. Siyasette kıdemi hemen hiç mesâbesinde. Partisini ise henüz birkaç ay önce Yeniden Doğuş Partisi'ni ele geçirip ismini değiştirerek kurdu. Diğer parti liderlerinden zâhirde en mühim farkı, genç, atletik ve eli yüzü düzgün bir görüntü vermesi. Arkasında, Türkiye'de siyaset gerçeğini iyi bildiği anlaşılan bir kurmay heyetinin varlığı seziliyor; konuşmaları hemen hemen birbirinin aynısı; aynı temaları ısrarla tekrar ediyor. Hedef kitlesi olarak seçtiği gençlerin kolay anlayabileceği kısa cümlelerle konuşuyor. Hep aynı konuşmayı tekrarladığı için polemik gücü, espri kabiliyeti veya zihni derinliği hakkında bir işaret vermiyor. Belki de içinde bulunduğu şartların telkin ettiği bir çaresizlik eseri olarak miting meydanlarında, tanınmış ses sanatçılarının topladığı kalabalıklara hitap ediyor. Milliyetçi ve muhafazakâr bir diskurda ısrar ediyor; dinî hassasiyetlere hitap etmeyi de unutmuyor; sık sık "bizde Allah korkusu var" cümlesini tekrarlıyor. Ümitsiz ve işsiz 4 milyon yeni seçmenin ne kadar büyük bir seçmen potansiyeli olduğunu herkesten önce fark etmesi ilginç. Üniversite sayısını dörde katlayacağını, bazı kalemlerde vergileri kaldıracağını söylerken inandırıcı olup olmadığına hiç aldırmıyor gibi görünüyor. Israrla yolsuzluklardan, vurgunlardan şikayet ederek hesap sorma teması üzerinde duruyor. Ezcümle aynı mesajı, sade ve basit bir dille bıkıp usanmadan tekrar ederek, esasen demagoji unsuruna dayalı siyasi üslubumuzda belki çok farklı olmayan ama ilginç bir tecrübe yürütüyor. Mitinglerden sonra sayısı binlerce porsiyon ile ifade edilen miktarda yemek dağıttığını söylediler; işte bu siyasi hayatımızda benzeri görülmemiş bir tazelik olarak selamlanabilir doğrusu. Eskiden siyasetçilerin öteki teki seçimden sonra verilmek üzere ayakkabı veya lastik teki dağıttığını duyardık.

Doğruluk derecesini bilmiyorum ama duydum; mitingden önce parti yetkilileri, o mahaldeki lokantacılarla öngörüşme yaparken fiyat sormuş. Lokantacı hayli hesap kitap yaptıktan sonra "porsiyon başına 1,5 milyon" cevabını vermesi üzerine, "biz iki milyon vereceğiz ama yemek dört başı mamur olmalı" şeklinde pazarlığın bağlandığını söylediler.

Sadece miting ve konser değil; kendisine bağlı gazete ve televizyonlarda, sanki son kozunu oynayanların kapıldığı türden bir gözükara üslupla, kanuni sınırlama ve centilmenlik kurallarını hiçe sayarak propaganda yaptırdıklarını da ilave edelim. Sanatçı takımı ile birlikte gezilerde dört helikopter birden kullanmaları da kulaktan kulağa geziyor.

Birkaç delikanlıya, "Bu partide sizi cezbeden şey nedir?" diye sordum. Birisi şaka yollu, "Adam Amerika'yı bile kafese koydu, daha ne olsun, becerikli adam bence." cevabını verdi. Sahip oldukları GSM şirketinin Motorola ile ihtilafını imâ ediyor olmalıydı delikanlı ama bu meselenin gençler arasında bir güç gösterisi şeklinde algılanabileceğini doğrusu önceden kestiremezdim; şaşırdım. Gençler bu gibi şeyleri sandığımızdan daha çok önemsiyorlar.

Çıplak gücün, başka faktörlere ihtiyaç hissettirmeyen bir dili var ve bu dili kullanarak son derece etkili iletişim kurmak mümkün; Genç Parti, bu açıdan da mercek altına yatırılmayı hak ediyor.

Bu vakıanın başka boyutları da var fakat işin en ilginç tarafı Genç Parti'nin kendisine değil, teşkil ettiği realiteye gösterilen manidar ilgisizlik bana göre. Büyük medya gazetelerinin suskunluğu her ne kadar anlaşılır görünse de habercilik prensipleri açısından doğrusu hiç şık değil. Dünkü Zaman'da Mustafa Ünal'ın yazısını hariç tutarsak, basında Genç Parti vakıası görmezden geliniyor; sanki hiç yokmuş gibi tuhaf bir sükut hâkim. İyi ama meselenin siyaset bilimini ve siyaset sosyolojisini ilgilendiren tarafı nasıl ihmâl edilebilir?

Genç Parti'nin daha şimdiden barajı geçtiği söyleniyor; 60'lı yıllardan beri siyasi hayatı takip etmeye çalışırım; bu partinin teşkil ettiği örneğe benzeyen bir başka örnek yok yakın geçmişimizde. Galiba suskunluk bir noktadan sonra bozulacak ve o zaman gereğinden fazla lâf edilecek. Halbuki Genç Parti, şimdiye kadar verdiği izlenim itibariyle popülist siyasete yeni ve vahim bir boyut eklemek yolunda hızlı adımlarla yürüyor. Bu hadisenin adam gibi tahlili neticesinde ortaya çıkacak manzara, sadece Genç Parti'yi değil, siyasi hayatımızın istikameti ve kalitesi hakkında hayli aydınlatıcı bilgiler verebilir.

Şimdilik anlamlı bir sükutu tercih edenler, herhalde bomba patladıktan sonra hasar tespiti yapmak için hazırlanıyorlar anlaşılan.

Çok ilginç!


Kaynak (Arşiv)