Gak!

Çalışma masamı görseniz, hele bir gerçek fiyatını bilseniz muhtemelen büyük hayal kırıklığı yaşar, "Yok canım, gerçek olamaz; tevâzu gösterisi yapıyor" filân diye durumu benim lehime onarmaya çalışırdınız ama daima gerçekleri telâffuz etmekten yana bir yazar olarak karizmamın hurda oto kaportası derekesinde örselenmesini göze alarak ifşâda bulunuyorum; bu masa piyasadaki en ucuz masalardan biri.

Ne alâkası var; şöyle bir alâkası var: Masam balkona açılan küçük bir pencereye bakıyor; işte bu masanın ucuna tünemiş ilham gelmesini beklerken civardaki karga kolonisinin en iri ve kirli tiplerinden biri pencereye konuverdi. Şerefsizin derdi, pencere önündeki çiçek saksısının dibini karıştırmak. "Çekil git, belânı arama, fena yaparım" makamından cama vurdum. Hemcinsleri gibi telâşla en yakın dala konmak üzere savuşmak yerine manidar bir bakışla kuyruk salladı. "Bak şu densize" diye öfkelenip mutfaktan oklavayı kaparak balkona seğirtince ne göreyim, balkon küpeştesine yerleşmiş, beni bekliyor. İri bir pense ağzına benzeyen gagasını kımıldatarak gakladı,

-O oklavayı kullanmadan önce kargaların ne kadar intikamcı olduklarından bahseden birkaç makale okumanı tavsiye ederim dostum, dedi. "Ayrıca, aa bu karga konuşuyor diye cayırtı da yapma; gel seninle biraz sohbet edelim ama önce mutfaktan bir şeyler getir de atıştırayım; az önce yenge çörek pişiriyordu. Öyle güzel koktu ki..."

Siz olsanız ne yapardınız? Hanıma çaktırmadan gidip çöreği getirdim; yere bir gazete yaydım. "Zahmet ettin, eve götürsem daha iyi olacak, bir poşete koyarsan makbule geçer" diye gakladı ve ilâve etti: "Bu iyiliğin altında kalmam, istersen sana birkaç havadis aktarayım; yarın köşene yazarsın."

- İstemem dedim, "Minik kuştan sonra okuyucuya bir de "karga bana dedi ki" faslı açamam!" "Sen bilirsin" diye kımıldadı. "Aslında öyle manşetlik bir şey değil söyleyeceklerim; sadece açık istihbarat analizi!"

Hayretle bakakalmışım ki açıklamak ihtiyacı hissetti, "Şaşırmana gerek yok; ben de gazete okuyucusuyum; üstelik harf inkılâbından önce başladı gazete merakı bende; neyse, dinleseydin şunu söyleyecektim... Dikkat ediyor musun bilmem, bugünlerde Öcalan'la ilgili çok cici, çok şeker haber-yorumlar yayınlanıyor. Meselâ "BDP ile PKK beni aldatıyor, artık bunlarla görüşmem" demiş Adalet Bakanlığı'na yazdığı mektupta. Diğer taraftan bolca ev hapsi haberleri yapılarak odayı ısıtıyorlar. Hani Öcalan'a kalsa Kürt meselesi çözülecekmiş gibi bir hava estiriliyor. Al Öcalan'ı ciğerine sok, o derece..."

Yorumu beğenmemiş gibi omuz silktim, "Sen bilirsin, benden söylemek" dedi. "Ayrıca Leyla Zana ile ilgili fevkalade zarif ve sempatik haberlere dikkat etmişsindir mutlaka. Mesela hükümete yakın bir yazar şu kelimelerle niteliyor Zana'yı, 'Objektif, makul, sağduyulu'. Ayrıca Başbakan'la görüşmesinden sonra Zana'ya bir eşarp hediye edilmesi de çook anlamlıdır!

- Ne demeye getiriyorsun yaşlı karga diye gülümsedim. Yoo, dedi, "Öyle açık bir mesaj verdiğim filan yok; parçaları yan yana koyuyorum sadece; hani o meşhur iyi polis-kötü polis klişesi vardır ya; Kürt meselesinde de iyi çocuklar-yaramaz çocuklar saflaşması dikkatimi çekmeye başladı. Kandil'deki elebaşı bile barış lâflarıyla iyi çocuk safına kayıverdi. Suriye güdümündeki PKK'lılar ise kötü adam rolünde!"

- Ee, ne var bunda diye mırıldandım;

- Ankara'da bir şeyler oluyor dostum; önemli şeyler, diyerek çörek poşetini gagasına aldı. "Yılların ezberi bozulmaya başladı bir kenarından. Bugünlerde Ankara'ya uçup bakanlıklar mıntıkasındaki arkadaşlardan genel havayı koklamayı düşünüyorum. Eğer her gelişimde bana bir çörek verirsen, öğrendiklerimi seninle paylaşırım; akıllı ol; büyük resme anlam vermek istiyorsan Suriye'de olup bitenleri de ayrıca dikkatle takib et!"

Uçtu gitti. Hanım içerden, "Balkonda kiminle konuşuyorsun sen?" diye seslendi,

"Hiiç" dedim.


Kaynak (Arşiv)