Fitne!

Kadın meselesi ateşten gömlek; meseleyi televizyonda tartışmak, saatler boyunca birbirinin sözünü kesen tartışmacıların ve uzmanların konuyu çözeceği anlamına gelmiyor.

Kameraların şehâdetinde yapılan her tartışma bir otopsi; meseleyi böyle bir vasatta ancak "cerh" etmek mümkün. Otopsi kelimesinin eski Türkçe'de fevkalâde isabetli bir karşılığı var: Teşrih! Teşrih, "açmak, yaymak, dilim dilim etmek ve fark edilmesini sağlamak" mânâsına geliyor. Teşrih, tedavi değil; tedavinin belki ilk basamaklarından biri.

"Kamera şehâdeti" bir garip vâkıâ; milyonların sizi seyrettiğini bilmek, o âna kadar içinizde hiç rekabet endişesi bulunmasa bile rekabet hissinin uyanmasına yol açıyor. Tartışmayı bilmiyoruz; öğrenecek miyiz; belki!

İştirak eden herkesin gırtlağında ukde ile ayrıldığı bir tartışma maksadına ulaşamamış demektir. Niçin tartışılır, hakikate hürmeti olmayanların tartışmada işi ne? Tartışmacı, ölümüne kendi fikrini müdafaa eden insan değildir; hakikati hissedince ipek gibi bükülmeyi bilen ve hakikate râm olandır. "Ben bu noktayı bilmiyordum, sayenizde öğrendim... Haklı olduğunuzu kabul ediyorum, yanlış düşündüğümü fark ettim, bu yüzden size teşekkür ederim." diye celseyi terk eden bir tartışmacı ile karşılaştınız mı? Kapalı kapılar ardında, "kamera şehâdeti" ve seyirci baskısı olmayan bir celsede belki ama televizyonda asla!

E, herkesin kendine göre bir "karizma"sı, hayran veya talebe kitlesi var canım!

Kanal 7'deki "teşrih" in tamamını değil ama zannımca en mânidar kısmını seyredebildim; gördüğüm ve fark ettiğim şuydu: Kısaca "tesettürlü" diye isimlendirdiğimiz ve Müslüman kimliklerini ön plana çıkaran hanımlar müthiş bir baskı altındalar. Varlıklarını ortaya koymak ve mânidar kılmak için harekete geçtiklerinde, kendileriyle aynı zihnî ve iktisadi şartlara sahip bir erkeğe nisbetle yola iki fersah geriden başlamak zorunda kalıyorlar. Kadın annedir ve eştir. O zaman içlerinde yükselen bir protesto hissi ile şu acı cümleyi söylemek zorunda kalıyorlar: "Çocuğa niçin ben bakmak zorundayım?" ve devam ediyor, "Yemek niçin benim görevim, bulaşık, çamaşır, temizlik ve bir evin bütün hizmetlerinden niçin sadece ben sorumluyum?" Biz erkeklere pek incitici gelen bu protesto cümlesini sarf eden hanımın, çocuğu ateşe düşecek olsa, evladının yerine ateşe gireceğinden eminim; hayır, o annelik içgüdüsünü bastırmaya kalkışarak fıtratını inkara yeltenen "modern" bir karakter olarak itham edilemez. Aksine yalnızdır o; kendini oluşturmak, şahsiyetini tahkim etmek için hayatını paylaştığı erkekten veya çevresindekilerden -kuru gaz haricinde- yeterince destek ve anlayış görmemiştir. Onlar Allah'ın emrine itaat için tesettüre riayet ederek, Türkiye gibi netâmeli bir zihin ikliminde gündelik hayatı kendilerine daraltmışlardır zaten. Tesettür meselesinin son yirmi yılda takib ettiği "siyasi seyir"i görmezden mi gelelim? Sabî-sıbyana "Direnin, arkanızdayız." diye destek vermek kolaydı ama işin siyasi mesulleri, kendileri direnmek noktasına geldiklerinde, nedense bir imam-hatipli kız kadar "şecaat" gösteremediler. Buna mukabil dinî retoriğin, kadını erkeğe göre ednâ gösteren zayıf hükümlerine karşı tenkidde bulunmalarına niçin alınganlık gösteririz? "Fitne", bizim bildiğimiz fitne değil de "imtihan vesilesi" demekmiş; yemin ederim ben bu anlam boyutunu bilmiyordum; bu hükmü takvim yaprağında okuyan halacığım, kız kardeşim, eşim nereden bilsin? Meselenin ilmî ayrıntısına girmeyeceğim ama ikide bir "tartışmanın tadı kaçtı, seviye düştü" diye homurdanan tartışmacıyı anlamadığımı belirtmek isterim; bir televizyon tartışmasından başkaca ne semere bekliyordunuz acaba; teşrif etmeseydiniz efendim!

"Bunlar feminist ağızlar, seçtiğiniz model sizi Paris'teki, Londra'daki kadına benzemeye götürür" ithamıyla tartışmacı hanımları hafif tertibte'dibe kalkışanlara iştirak etmiyorum; fark etmiyor musunuz, onların her zamandan ziyade şimdi desteğe ve yardıma ihtiyacı vardır ve onların kimliğini tahkime ve inşâya yardım etmek, her erkek için bir "fitne" (tabii ki "imtihan sebebi mânâsına) sebebidir vesselâm!


Kaynak (Arşiv)