Erenler biz de 'can'ız yahu, huuu!..

Bağımsız yargı taraftarlarının aslında pek de o kadar bağımsız olmadıkları âşikâr oldu; bir telâş, bir "Nooluyoruz" havası! Ben bunu bir ara, üstadların Taraf gazetesine duydukları nefretten neş'et eden bir ürküntü sanmıştım. Alâkası yokmuş, onlar tarafsızlığın kendisini sevmiyorlar, açıkça da söylüyorlar; biz şundan yanayız, bu taraftanız, vatan mevzubahis ise gerisi teferruattır filan diyorlar.

En çok şu tip tavırları hoşuma gidiyor; hukukun keseri kendilerinden yana yontacağı zaman, "Artık hukuk süreci başlamıştır; herkes bağımsız yargıya saygılı olsun!" diyorlar. Böyle konuştukları zaman anlıyoruz ki, çıkacak karar üç aşağı beş yukarı hazırdır ve arkadaşlarımızın lehinedir.

İğnecinin "Biraz acıtacak korkma" demesi gibi bir şey...

Vaktiyle "Berlin'de hâkimler var" sözünden tornistan edilerek üretilen "Ankara'da hâkimler var" aforizmasını sahici zannederdik, mânâsı başka imiş. Ankara'da hâkimler var sözünün verdiği ferahlık, "Suyun başını tuttuk, merak etmeyin; bendensiniz!" makamında bir serinlikmiş, öyle anlaşılıyor; ne var ki bu serinlikten halkımız değil, sadece bir kısım vatandaşlar istifade ederek "Ohh, yüreğim soğudu" diyebiliyorlar.

Bağımsız yargı cemaati bu; hani birazcık da "tarafsız" olabilseler çok güzel olacak.

Bu dostlarımız yıllardır HSYK'ya Adalet bakanı ve müsteşarının katılmasını eleştirir, yerden yere vururlardı. Belki akıllarından tam olarak geçen "Adalet hizmetleri Adalet Bakanlığı'na bağlı olmasın, özerk olsun; hükümet bize istediğimiz parayı versin, güzel adliye binaları yapsın ama işimize karışmasın" şeklinde bir hoşluktur. "Çomak benim elimde dursun; davulu senin boynuna asalım"ın kibarcası. E, onca yıldır HSYK'ya hükümet kanadından bakan ve müsteşar katıldı da ne oldu; yargıyı ele mi geçirdiler; HSYK'ya, Yüksek Seçim Kurulu'na, Anayasa Mahkemesi'ne, Yargıtay ve Danıştay'a kendi adamlarını mı yerleştirmişler? Yoo. Gelip geçen onca hükümete rağmen Bağımsız yargı cemaati dimdik işbaşında. Yüksek yargı kuruluşları arasında koordinasyon, danışma ve tavsiye görevi yapan "Guru"ları bile var. Nitekim koordinatör Dede, kendini şöyle savunmak ihtiyacı hissettiğine göre, burada boşu boşuna dedikodu yapmıyoruz demektir: "Bir kısım medya tarafından hakkımda bir linç uygulaması gerçekleştiriliyor ... Bu çevreler geçmişte de mezhebimden rahatsız olduklarını açıkça belirtiyorlardı. Bir Alevi'nin Adalet Bakanlığı'na atanmasını şaşkınlıkla karşılamışlar ve asla hazmedememişlerdi. Hele hele Alevi inançlı bir gencin hakkıyla hâkim veya savcı olmasını dünyanın sonu gelmiş gibi değerlendiriyorlardı... Şahsımla ilgili iddiaları kullanarak HSYK sistemini karalamak, bu sistem hakkında şaibe yaratmak suretiyle anayasa değişikliklerinin gerçekleşmesine hizmet etmektedirler."

N'ayır üstad, çoğumuz sizin bir Alevi, hatta Dede olduğunuzdan bile haberdar değildik; vakta ki gözaltına alındınız, şöyle ilginç demeçler okuduk bazı Alevi sözcülerinden: "Dede Seyfi Oktay hukukçudur, 76 yaşındadır, neyin suç olup olmadığını, onu gözaltına alan Savcı Bey'den çok daha iyi bilir. Bu nedenle Pir Sultan gibi girdiği Adalet Sarayı'ndan, yine Pir Sultan gibi çıkacaktır. Buna hiç şüphemiz yoktur."

Dede, madem senin sözünü dinliyorlar, söyle şunlara: Bağımsız olsunlar eyvallah, tarafsız da olsunlar ki yetmişiki milleti bir görsünler; elâleme cemaat ayarı verip, kendileri cemaatçiliğin dikâlâsını yapmasınlar. Biz de "can"ız yahu, huu!..


Kaynak (Arşiv)