El Kaide akılsız bir örgüt mü?
Londra'daki dört patlamanın daha dumanı dağılmadan ajanslar faili ilan etti: El Kaide. Bu teşhisin doğru veya yanlış olması artık önemli değil.
Şüyuû vukuundan beter denilen hâl budur. Sokaktaki Batılı adam, Kaide'nin İslâm dünyası içinde nasıl sun'i ve zorlama bir parantez teşkil ettiğini düşünmek zahmetine katlanmadan kendi hayat tarzına kimin saldırdığı hakkında sarsılmaz bir kanaat edinmiştir artık: Kaide'nin şahsında bütün Müslümanlar, bütün Ortadoğu ahalisi, hatta Şarklı olduğu intibaını veren herkes!
Kaide'nin globalleşme politikalarına dolaylı tarzda ne kadar hizmet ettiğini gördükçe bu örgütün ne menem bir "inşâ" olduğu hakkında şüphe duymamak imkânsız hale geliyor. Genel kabul gören yargıya göre Kaide, başında Usame Bin Ladin'in bulunduğu ve bütün mensuplarını Müslümanların teşkil ettiği câniyâne bir terör çetesidir ve 2001'deki 11 Eylül saldırısından beri örgütün beyin takımı Afganistan'ın sarp dağlarında gizlenerek Batılı hayat tarzına, demokratik değerlere yönelen terörist faaliyetleri düzenlemektedir. Görünüşe göre mâkul ve hayli inandırıcı bir hikâye. İnandırıcılığını sürdürmesi için Kaide, muntazam olmayan aralıklarla Batılı başkentlerde büyük terör eylemleri yapıyor; terörsüz geçen zamanlarda ise Bin Ladin'in internet sitelerine ve haber ajanslarına uçurduğu saldırgan demeçleri okuyarak Kaide hakkındaki arkaplan bilgimizi diri tutuyoruz. Kaide'yi bitirmek için Afganistan'ı işgal eden koalisyon güçlerinin bugüne kadar örgütü çökertememiş olması ise Kaide efsânesine neredeyse mistik, bâtınî bir boyut katıyor.
Kaide'nin her cinâyet eyleminde dünyanın her yerinde Müslümanlar biraz daha kabuğuna siniyor, ister istemez üzerlerine biçilen suçlu yaftasına rıza göstermeye başlıyorlar. Batılı ülkelerde yaşayan Müslümanların hâli ise gitgide Nazi rejimi altında yaşayan Yahudilerinkine benzemeye başladı; bu insanların üzerindeki toplumsal ve resmi baskı giderek artıyor ve bir arada yaşama tecrübesinin en iyi örneği olarak gösterilen Batılı toplumlarda Müslümanlar gitgide sertleşen bir toplumsal tecride maruz kalıyorlar. Batılılar II. Dünya Savaşı'ndan sonra yarım asırdan beri devam eden standart konfor ve huzuru sarsacak her harekete ölçüsüz, hatta paranoyaya kadar uzanan aşırı tepkiler veriyorlar ve hassasiyette kendilerince hiç de haksız sayılmazlar.
Öyleyse Kaide akılsız bir örgüt olmalı; çünkü örgütün eylemleri yüzünden Müslümanlar Batı dünyasından tecrid ediliyor. İslâm ülkeleri politik baskı altında kalıyor, Irak ve Afganistan gibi ülkeler askeri işgale uğruyor ve oralarda hayat cehenneme dönüveriyor. Müslümanların ise bütün dünya kamuoyunda fanatik, saldırgan, gözünü kırpmadan insan öldüren ve masumlara kasdeden bir görüntü çizmesi de cabadan.
Ama bir önemli ayrıntı daha var; unutmayalım, daha önce birkaç sene önce bu sütunlarda işaret etmiştik: Özellikle Arap dünyasında Kaide'nin eylemlerini ve varlığını alkışlayan, onunla gurur duyan hatırı sayılır bir kamuoyu var. Onlar Kaide'nin eylemlerini, Arap dünyasının işgal, mezellet ve tahkirle geçen sömürge yıllarının zihinlerde biriktirdiği kötü tortuları silen bir silkiniş, bir şahsiyet ibrazı olarak değerlendiriyorlar. Bir nevi erkeklik gösterisi yani! Bu gurur hamlesinin beş seneden beri eylemlerini ve varlığını sürdüren uluslararası bir cinayet örgütüne dönüşmesi mümkün mü? Bilmiyorum ama şüphelerim, nihai planda Kaide'nin globalleşme politikaları ile başlayan yeni dünya düzeni içinde daha ziyade Batılı emperyalist amaçlara hizmet ettiğini gösteriyor.
Son beş yılın tarihine bir de bu gözle bakınız: Kaide faktörü olmasaydı, Amerikan yayılmacılığı, en azından kendi kamuoyunda bu kadar meşruiyet bulabilir miydi?