Eğer aşka bir ceza verebilseydim!
Yeni RTÜK Kanunu yerine "arabesk"i tartışmamızı isteyenlerin gönlü hoş olsun; tartışalım! Manzara şudur: Bu satırların yazarı on yıl öncesine kadar arabesk aleyhine demediğini bırakmamış, meseleyi hızlı şehirleşmeye ve köylülük değerlerinin hakimiyetine bağlayacak kadar ileri gitmiş bir muhalifti ama artık öyle düşünmüyor.
İzah edeyim:
Arabesk denilen musiki türü son on yıl içinde büyük gelişme kaydetti; mevcut bütün musiki türlerinden etkilendi ve onları etkiledi. Öyle ki, arabeskin sembol sazı sayılan elektro bağlama bile artık on sene önceki tarzda çalınmıyor. Arabesk, tabir yerindeyse musikide muasır medeniyet ne ise işte onu yakaladı; artık mükemmel altyapı imkânları ile icra olunuyor. Yaylılardan, nefeslilerden, klavyeli sazlardan, klasik musikimizin ve Batı'nın bütün çalgılarından istifade ediyor. Arabesk eserler için neredeyse kusursuz partisyonlar (partititon) yazılıyor. Söz metinlerinde büyük gelişmeler kaydedildi. Hâsılı arabesk artık köyden şehre göç etmiş bağrıyanık delikanlıların müziği olmaktan çıktı, şehirli bir nitelik kazandı. Bu yüzden "arabesk" kavramı artık mânâsızdır. Tamburi Cemil Bey ilk plaklarını yaptığı ve musiki çevrelerinde tanındığı yıllarda, tamburda klasik tavrı bozduğu ve hercaileştirdiği için haklı olarak tenkid edilmişti; ne var ki bugün, devrinde Tamburi Ali Efendi tarafından temsil olunan klasik tambur tavrını bilen ve hatırlayan kalmadı denilebilir. Cemil Bey zuhurunda "arabesk" idi, bugün klasiktir. Aynı şeyleri kısmen Hammamizade Dede Efendi'nin besteleri hakkında söylemek de mümkündür; musiki üstadları Dede'yi neoklasik tavrın ilk temsilcisi saymakta haklılardır fakat bugün pek çok müzisyen için Dede, klasiklerden tefrik olunmayacak derecede klasik addolunuyor.
Günün musiki zevkinde artık kompartman duvarları yıkılıyor; dünün musikisini kategorize etmek kolaydı çünkü toplum katmanları arasında da duvarlar vardı. Bugünün musikisini eskiden olduğu gibi saray, halk ve Batı musikisi diye üçe ayırmak mümkün değil: Pop, arabeskle içiçedir; arabesk, halk müziği ile dudak dudağa. Batı musikisi, inkılapçı zihniyetin millette ümmid ettiği feyzi nihayet göstererek günün musikisine altyapı sadedinde destek veriyorsa da Türkiye'de en mağdur müzik kategorisini teşkil ediyor. Aydın Doğan'ın bu sene, Batı tarzında müzik eğitimi veren konservatuara onbin küsür dolarlık büyük ödülü lâyık görmesi sebepsiz değil: Büyük burjuvazinin itibara, Batı müziğinin ise desteğe ihtiyacı var.
TRT'de arabesk çalınır mı çalınmaz mı münakaşası yanlış; arabeskin ebesi TRT'dir çünkü. Rahmetli Muzaffer Sarısözen'in "Yurttan Sesler" topluluğunda itibar ettiği icra tarzı kendi devrinde mühim hizmet gördü ama TRT, yurttan sesler kriterlerini yıllarca bağnazlıkla müdafaa etti. Biz bu günlere "bağlama takımı"ndan oniki bağlamanın ağız ağıza vererek mızrap tımbırtısı dinletmesinden illallah diyerek geldik. Memur zihniyetli, vasatî ses ve kabiliyete sahip şarkıcıların vasat icralarını dinleyip, "yok mudur kurtaracak baht"ı kara mâderini" diye feryat ederek büyüdük. TRT icrası, devlet icrası idi; arabesk ise toplumun yorumu olarak yükseldi; evvelâ beceriksiz, iptidai ve görgüsüzdü; sonradan kılığı kıyafeti düzeltti, mektebe gidip okullu oldu, cebi para gördü ve kendi dilini inşâ etti. Dün öyleydi ama bugün arabesk, devletin zerre"miskal burnunu sokamadığı yegâne nitelikli toplum ürünüdür. Devletin okullarında yıllardır müzik okutulur, herkes müzikten nefret eder; Ankara Konservatuarı mezunları devlet kapısından gayrı mahallerde nadiren iş bulabilirler. Müzikte devletin kapladığı alanda ot bitmez. Devlet meseleyi zamanında fark edemedi: Vaktiyle bugünün RTÜK Kanunu'na veya 312'ye benzer bir "antiterör kanunu" da plak piyasasında çıkarılıp arabeskçileri kaldırım kenarlarında sallandırsaydık böyle olmazdı tabii! TRT'de arabesk çalınsın mı münakaşaları beni zerre kadar ilgilendirmiyor; TRT o treni çoktan kaçırdı çünkü. Doktorun "hastaya eziyet etmeyin, iyi davranın canı ne isterse yesin" dediği hesap. Arabesk kendi iletişim kanallarını buldu; küçümsemeyelim, arabeskin ardında devletten maaş alan "ehl"i tel"e nisbetle muazzam bir endüstri var ve bu endüstri tamamen sivil ""ticari" de diyebilirdik ve hiç mahzuru olmazdı!" inisiyatifin eseri.
Arkadaşlar, eskimiş paradigma plaklarını lütfen değiştiriniz; arabesk toplumun sesi ve eseri. Artık o "millî" bir varlık. Yakında Orhan Baba'nın tabiriyle "protest" bir nitelik kazandığında göreceksiniz gününüzü!
Ne yani Müslüm Gürses'i Hikmet Şimşek'ten daha çok tanıyor, dinliyor ve seviyorlar diye toplumu sıra dayağına mı çekeceksiniz?
Bu millet, arabeskte gösterdiği performansı, siyasette de tekrarladığı gün beyaz ihtilâldir; haberiniz olsun!