Efsaneden Reelpolitive Juddeo-Hıristiyan kültür
İslâm dünyası, kendisine Juddeo"Hıristiyan kültürden tamamen farklı ve orijinal olmamakla birlikte çok daha farklı bir kültür alanı inşâ edebilme başarısı gösterdiği için Juddeo"Hıristiyan ittifak karşısında "mâruz ve mâdun" bir mevkide tutunmaya çalışıyor.
Herkesin bildiği ama detayları nazar"ı dikkatten kaçan bir gerçek var: İsrail, son hadiselerde bir kere daha sergilemekten kaçınmadığı pervasız tavrını, ABD'nin açık ve kesin desteğine borçlu. Mekanizmayı biliyoruz; Birleşik Devletler'de Yahudi veya İsrail aleyhtarlığı "kanuni takibatı geçtik", sahiplerini büyük bir kamuoyu baskısı altında bırakacak derecede vahim bir davranış bozukluğu sayılıyor. Musevi lobisi, Amerika'da son derece güçlü. Siyaset, bankacılık, medya ve sanayi sektörlerinde kilit noktaları elinde tutan Musevi lobisi, dışarıdan bakıldığında adeta devleti kontrol ediyormuş gibi bir intiba uyandırıyor.
Peki, niçin?
Bu sualin cevabı "Kitab"ı Mukaddes"in iki kapağının arasındadır. Hıristiyanlık, Hazreti Musa vasıtasıyla indirilen kitabı ve şeriatı tamamlamak üzere zuhur etmişti. İslam itikadına göre her iki dinî gelenek birbirinden ayrı olmamakla birlikte, Hazreti İsa'nın devrinde ve ondan sonra yaşayan Yahudiler tarafından İncil'in ve Hazreti İsa'ya indirilen haberin Yahudiler tarafından tekzibe uğradığı tarihi bir hakikattir. İslami mantık, İncil'in "Ahd"i Atik" nâmıyla anılan Tevrat'la birlikte aynı kapak içine alınarak Hıristiyanlarca "Kitab"ı Mukaddes" diye isimlendirilmesini ve sahiplenilmesini yadırgıyor; ne var ki kaynaklar, batılıların "Bible" adını verdikleri Ahd"i Atik ve Ahd"i Cedit metinlerinin, milattan sonra III. yüzyılda tercüme edildiğini söylüyor; muhtemelen iki kitabın birlikte mütalaa edilerek kudsileştirilmesi daha önceki bir tarihte vuku bulmuştu. Bu gibi hususlarda yeterli bilgiye sahip olduğumuz söylenemez. Giovanni Scognamillo, "Batı'nın İnanç Temelleri" isimli eserinde birbirine zıt fakat birbirine sıkıca bağlı iki dinin beraberliği hikayesine ve bu beraberliğin "antisemitizm" boyutuna şöyle temas ediyor: "Ne gariptir ki, şu ya da bu şekliyle, bir Musevi peygamberine tapan, onu tanrılaştıran bütün batı tarihinin çeşitli dönemlerinde çoğu zaman, Musevi peygamberinin (İsa'nın) bilgilerini bayrak olarak kullanarak, ya da "öcü"nü almak bahanesiyle Musevi düşmanlığını yürütmekten çekinmemiştir".
Hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığımız bir başka alan ise bir Hıristiyan için Tevrat ve Yahudi kültürünün onun inşasında ne derece biçimlendirici olduğu gerçeğidir; Avrupa kültürünün şu sac ayağı üzerinde yükseldiğini hep biliriz: Judeo"Hıristiyan gelenek, Antik Yunan ve nihayet Roma müesseseleri ve hukuku. Judeo"Hıristiyan gelenek batılı insanı, bizde "İsrailiyat" diye bilinen ve pek latif anlamlar ihtiva etmeyen birikimle inşa etmiş, adeta onun bilinç altını biçimlendirmiş son derece önemli bir müessesedir ve muhtemelen İncil'le Tevrat'ın aynı kapak içinde ciltlenmesi, Judeo"Hıristiyan geleneğin üstün ve şekillendirici etkisini göstermektedir. Hıristiyanlarla Yahudiler aynı "esatir"den besleniyorlar ve zihni arkaplanları aynı malzemeye istinad ediyor. Bu ayniyetin günümüzde bir ABD"İsrail dayanışmasına dönüşmüş olması, yeterli bilgi ışığında hiç de şaşırtıcı değildir. İsrail, iki milyon küsürlük nüfusu ile Arap ve İslâm dünyasının tam orta yerinde yarım asırdan beri bir yurt edinebildi ve burada tutunabildi ise, bu lutfu şüphesiz batı dünyasının zihni arkaplanını kendi esatiriyle beslemiş olmasına borçludur. Tarihten ziyade "efsane" alanına girdiği için lâyıkınca tenkid dahi edilemeyen iki din ve kültürün beraberliği, günün modern dünyasında hâlâ tesirini sürdürebiliyorsa, "Tarihte aslında ne değişti?" sualini sormaya hakkımız var demektir. Birleşmiş Milletler kararlarını hiçe sayan ve Filistinlilerin ne kadar terörist oldukları yolundaki delilleri sadece ABD Başkanına sunabileceğini ileri süren Ariel Şaron, gücünü ve pervasızlığını Judeo"Hıristiyan kültürün efsânevi köklerinden alıyor.
İslâm dünyası, kendisine Judeo"Hıristiyan kültürden tamamen farklı ve orijinal olmamakla birlikte çok daha farklı bir kültür alanı inşâ edebilme başarısı gösterdiği için Judeo"Hıristiyan ittifak karşısında "mâruz ve mâdun" bir mevkide tutunmaya çalışıyor. Filistin"İsrail çatışmasının bugününü tarih belirliyor; şüphesiz geleceği de tarih tayin edecek.