Dramatik tercih: NFK-Topçu!
Türkiye’de ‘muktedir sağ’ın bugün itibariyle fikir ve ilham babası Necip Fâzıl’dır ve ‘üstâd’ın, sağın bütün ekollerinde saygıyla anılır, gerektiğinde gösterilir; bunun en bâriz örneği, kavgalı komisyon toplantısında Oscar Wilde’dan bahseden vekile, AKP’li mevkidaşının, “O kim ya… Biraz da Necip Fazıl’dan söyle.” çıkışması teşkil etti.
NFK’nın şairliğine ve yanında kimseler yokken sessiz kitleler adına verdiği mücadeleye benim de büyük saygım var; ama ‘fikir adamı’ olarak aynı kanaati taşımıyorum; ayrı mesele.
Bilumum ekolleriyle sağ, yani muhafazakâr cenahın bugün fecî bir fikrî mağlubiyete uğramış olmasının kökünde, vaktiyle yanlış bir tercihte bulunması var bana göre. Aynı kuşağa mensup iki fikir adamı, yani NFK ile Nurettin Topçu arasındaki tercihte kitleler Necip Fâzıl’ı seçti.
NFK cerbeze adamıydı; müthiş bir karizmaya sahipti. Hitabet kudreti benzersizdi. Büyük şairdi ve kitlelerin önüne düşüp sağına-soluna bakmadan mücadele bayrağı yükseltecek bir eylem cesareti vardı.
Topçu’da hırs yoktu
Nurettin Topçu’da ‘Bayrak adam’ olma insiyâki ve hırsı yoktu. Öğretmendi, ders verirdi. Hayatı, felsefenin kendisine öğrettiği araçlarla değerlendirmek âdetindeydi. Kitleleri heyecanlarından yakalayıp tutuşturacak bir hitâbeti yoktu. Heyecana değil, fikre ve ruha yönelmişti.
Şüphesiz her ikisi de dindar kişilerdi; Allah ikisine de rahmet etsin. NFK dinde heyecanın şairiydi; Topçu derûnîliğin ve içe gömülüşün fikir adamı. NFK’nın tarzı ‘görünür olmak’tı; Topçu ‘mahviyetkâr’. NFK, kitlelere ulaşmak istedi ve başardı; Topçu ‘ferd’i temel birim kabul ederdi ve tabiatiyle az öğrencisi oldu.
Her ikiside kaçınılmaz bir şekilde siyasetle iltisaklı idi: NFK, dünyanı mihverinden tutup sarsabilecek kadar güçlü bir hareketin ideologu, akıl babası olmak dâvasındaydı; Topçu, her disipliner felsefeci gibi siyasi meseleyi kenardan seyretmeyi seçti.
Bu hususta en güzel değerlendirmeyi şüphesiz başta Orhan Okay hocamız olmak üzere Topçu’nun hayrülhalefleri yapmaya ehildir. Benimki sadece bir düşünce temrininden ibaret.
Sağ, Necip Fazıl’ı tercih etti
İktidara susayan sağ, bir ‘meydan şairi’ olarak NFK’yı seçti; Topçu, aile yâdigârı bir uzak akrabanın sararmış fotoğrafı gibi geride kaldı –ki öyle isterdi galiba-. Topçu modeli seçilseydi bugün bir Milli görüşü ekolümüz, MHP’miz, AKP’miz olmayacaktı; muhtemelen dindarlar iktidar da olmayacaktı ama bana öyle geliyor ki kalite itibariyle daha güzel şeyler olacak, belki ellerimiz daha temiz kalacaktı.
Birkaç sözünü aktarmak istiyorum; muhtemelen ne demek istediğimi daha iyi izah edecektir:
- Kur’an harikası olan ilâhî ahlâk, İslâm diyarında çoktan gömülmüştür. - Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız; sadece ezberlersiniz. Kur’an, Allah’ın kitabı; felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür. - Bizler bir ahlâk tarihinin çocuklarıyız; ne ırk, ne iktisat endişeleri ahlâkımızı sarsamaz. - İlim ve ahlâk aynı kökten çıkar, biz bunu bilemedik. - Zalimler arasında en çok bizi kurtardığını söyleyen eller bize zulmediyorlar: Devletliler, servetliler, kuvvetliler. - Hak kuvvette, haysiyet alışverişte, din, ekseri hocaların dini satan ellerinde esirdir. – Gördük ki, cemiyet şahsiyetsizdir, kaderci ve taklitçidir, örflerle yaşar, uysallıktan hoşlanır, maddeci ve efsanecidir, kuvvetle korkunun esiridir. Buna karşılık kendini bulan ferdî ruh, şahsiyet sahibidir, yaratıcıdır, isyan edicidir ve ahlâk değerleriyle yaşar, hakikatler peşinde idealisttir, merhametle aşkın kahramanıdır.